3 Aralık 2009 Perşembe

ISIRGAN

Latince ismi : Urtica dioica

Isırgan otu (Urtica dioica)

Bitki özellikleri: Isırgan otunu ve onun yakıcı özelliğinin acısını tanıyanların sayısı giderek azalıyor!

Kentlerdeki arsalar, bahçeler ve bostanların azalmasıyla paralel gidiyor bu yabancılaşma. Oysaki, ısırgan otu her zaman insanların yakınlığını aramış, sanki onlara daha iyi hizmet verebilmek için, evlerinin, bahçelerinin duvar diplerini kendine yurt edinmiş, altın değerinde bir bitkidir. Onu tanımayanlar, bu önemli eksikliği gidermenin yollarını aramalıdırlar. Ama onun bulunabileceği yollar, ne yazık ki artık kent içi yollar olmaktan çıkmış, orman veya köy yolları ile sınırlanmıştır. Kentlerin bazı kuytu köşelerinde onu belki hala bulabilir, ama alıp evinize götüremezsiniz! Çünkü o artık, tutunabildiği yerlerde, üstüne çökmüş pislik tabakasının altında ezilip gidiyor. Çünkü artık kentli ısırgan otu, havadan üstüne çöken zehirler yüzünden kullanılamaz duruma gelmiş olmanın acısını çekiyor. Ama o dayanıklıdır. Koşullar ne kadar çetin olursa olsun, yaşamayı ve yaşatmayı çok iyi becerir!

Isırgan otunun genellikle yaygın olan iki türü tedavi amaçlı kullanılır. Büyük ısırgan otu(Urtica dioica) ve küçük ısırgan otu(Urtica urens). Çok yıllık otsu bir bitkidir. 20-80 cm yükseklikte olur. Koyu yeşil ve tüylü yapraklarının kenarları dişli, sapları uzundur. Deriye değdiklerinde yakıcı etki yaparlar.

Bileşim: Yaprakta, Flavon, C vitamini, demir, mineral tuzlar, bitki asitleri, beta sitosterin, amine(histamin).

Tohumda, müsilaj, proteinler, sabit yağ, carotinoid, clorophyll.

Kökte, tanen, sterolen, sterylglucosid, lignan.

Toplama ve hazırlama: Yapraklar, mayıs-temmuz aylarında, saplarından sıyrılarak toplanır. Tohum, temmuz-ağustos aylarında toplanır. Kökler, ilkbahar veya sonbaharda sökülür, bol suda fırçalanarak temizlenir. Tüm organlar gölgede kurutulur.

Kullanım alanları ve biçimleri: Yaprak, tohum ve kökün içerdiği etkin maddeler arasında farklılıklar olduğuna göre, kullanım alanlarının da farklı olması doğaldır. Yani, ille de yaprağın tohumdan veya tohumun yapraktan daha etkili olduğunun düşünülmesi doğru değildir. Önemli olan, onları etkili oldukları alanda, gerektiğince kullanmayı bilmektir. Burada, okuyucunun öncelikle bu konu hakkında aydınlatılmasına çalışılacaktır.

Yaprak çayının başlıca özellikleri olarak, idrar arttırıcı, ödem çözücü, kan temizleyici, kan yaptırıcı, iltihap giderici, demir eksikliğini giderici ve organizmayı uyarıcı nitelikleri sıralanabilir. Bu temel niteliklerden yola çıkılarak, onun şu hastalıklara karşı başarıyla kullanılabileceğini belirtmek gerekir: Romatizma ve gut, romatizmal eklem deformasyonları, böbrek ve idrar yolları iltihabı, teşhis edilemeyen şiddetli baş ağrıları, prostat büyümesi, mide ve bağırsak ülseri, böbrek ve safrakesesi taşı, güçsüzlük ve bitkinlik halleri, kansızlık ve alyuvarlar eksikliği, demir eksikliği, tüm alerjik rahatsızlıklar( bahar nezlesi dahil), egzama, ergenlik sivilceleri, fistüller.

Bu hastalıklara karşı uygulanacak yaprak çayı tedavisinin, 2-4 hafta süreli kürler halinde uygulanması gerekir. Bu süre içinde, günde 2-4 bardak bitki çayı, tatlandırılmadan, öğün aralarında, sıcakken içilmelidir. Hiç de kötü sayılamayacak tadını beğenmeyen duyarlı kişiler, örneğin bir küçük tutam nane veya kekik ekleyerek yeni tatlar oluşturabilirler. Ağır kalp ve böbrek hastalığından kaynaklanan ödemlere karşı kullanılmadan önce doktora danışılmalıdır.

Kökler, eğer istenirse her zaman yaprakla karıştırılarak kullanılabilir. Ama öncelikle, prostat büyümesine karşı, uygulanan tıbbi tedaviyi destekleyici olarak çok iyi sonuç verir. Ayrıca, yalnız veya yaprakla birlikte hazırlanan kaynama suyuyla baş yıkandığında, saç dökülmesi durur, saçlar yoğunluk ve parlaklık kazanır, kepeklenme sona erer.

Tohumlar, öncelikle organizmayı uyarıcı, güçlendirici ve savunma gücünü arttırıcı özelliklere sahip olduğu için, yaşlıları güçlendirici olarak kullanılmalıdır.

Yeşil ısırgan otu, sapın dibinden kesilerek, romatizma, gut, eklem deformasyonu, siyatik ve lumbagoya karşı, doğrudan hasta bölgelere sürülerek de kullanılır. Bitkinin yakıcı tüylerinin deriyi tahriş etmesiyle, uzun süreli, rahatlatıcı bir sıcaklık oluşur ve ağrılar diner. Başlangıçta rahatsız edici olan deri yanması bir süre sonra azalır ve daha sonra sona erer.

Yaprak çayı: 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Tatlandırılmadan, sıcak içilmelidir.

Kök çayı: 1 tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, 1 bardak suda 5 dakika kadar hafif ısıda kaynatılır, 4-5 dakika kadar demlendirildikten sonra süzülür. Tatlandırılmadan, sıcak içilmelidir.

Tohum çayı: 1 tatlı kaşığı dolusu hafifçe ezilmiş tohum, 1 bardak kaynar suyla haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Tatlandırılmadan, sıcak içilmelidir.

Bu drogların ikisinin veya üçünün karıştırılarak içilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Bu tür karışımların, tedavi edici etkinliği arttıracağını düşünmek herhalde doğru olur.

Yan etkiler: Bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.


Egzama ve egzamaya eşlik eden baş ağrıları ısırgan otu çayı ile iyileştirilebilirler. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler. Egzamalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle iyileştirmek gerekebilir. Isırgan otu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırgan otu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile iyileştirilebilirler. Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir.



İlkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmak önemlidir. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir. Bu tür çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi hissedebilir. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.



Isırgan otu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırgan otu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalışma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırgan otu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırgan otu çayı içebilirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.



Taze ısırgan otu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırgan otu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırgan otu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, eğer zaman geçirmeden, ısırgan otu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyuyla masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırgan otu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşça sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırgan otunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.



Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır. Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!



Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak:

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırgan otu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.



Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.



Isırgan otu Tentürü: ilkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldiğince ince kıyılır ve bir şişenin ağzına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, her gün çalkalanarak güneşte 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.



El ve Ayak Banyoları: iki avuç dolusu yıkanmış kök, sap ve yaprak, 5 litre soğuk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.



Saç Yıkamak: 4-5 avuç taze veya kurutulmuş yaprak, 5 litre suya koyulur, ağır ateşte kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldığında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmış kök, 10-12 saat soğuk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.



Referanslar:

1-”Gesundheit aus der Apotheke Gottes” “Tanrı’nın Eczanesinden Saglık”, Maria Treben

2-Türkiye’de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.

3-”Bir Yudum Sağlık”, N.Eröztürk, Anahtar yayınları, İstanbul,2000

4-”Maria Treben’s Heilerfolge”,”Maria Terben’in Tedavi Başarıları”, M.Treben,Çev.:Niyazi Eröztürk



Isırgan otunun ülkemizde beş ayrı çeşidi var. Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem Sezik, bu bitkinin bağışıklık sistemini nasıl güçlendirdiğini şöyle anlatıyor: ‘Araştırmalar, ısırgan otunun çayına geçen, suda çözünen bazı maddelerin bağışıklık sistemini harekete geçirdiğini gösterdi. Yani ısırgan çayı bağışıklık sistemini kuvvetlendirici olarak kullanılabilir. Ancak sağlıklı kişiler tarafından kullanıldığında bu etki iyidir.’ Sezik, kimi zaman bağışıklık sistemini harekete geçirmenin zararlı olabileceğine dikkat çekiyor: ‘Bazen bağışıklık sisteminin normalin üzerine çıkarılması yani çok fazla harekete geçirilmesi istenmez. Çünkü bazı kanser vakalarında bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılır. Eğer bağışıklık sistemi hareketlenirse kanserli hücreler yayılabilir. Yani hastalığın bulunduğu bölgeden diğer organlara metastaş yapma riski ortaya çıkar. Bu nedenle ısırgan çayı her hastada kullanılamaz. Kanserli hastalarda ısırganın hasta tarafından kendi başına kullanılması doğru değildir. Isırganın kanser hücreleri üzerinde olumlu bir etkisi bulunmamıştır. Ancak, bağışıklık sisteminin harekete geçirilmesi istenen durumlarda hekim tavsiyesiyle kullanılabilir.

Tüylerindeki sıvı, yılan zehiri analoğudur
Isırgan otu antik çağlardan bu yana tedavi edici bir bitki olarak kullanılmıştır. Yunan bilgin Dioskorides ve Galen ısırgan otunun birçok hastalıktaki iyileştirici etkilerinden ve astım, akciğer ve karaciğer kökenli hastalıkların tedavisinde kullanımından bahsetmişlerdir.

Romalı bilgin Pliny kanamayı kontrol edici özelliklerini rapor etmiştir.
Geleneksel Afrika tıbbında ise burun kanamalarında enfiye şeklinde, aybaşı ve iç kanamaların tedavisinde, yanıklarda kullanılmıştır.Hindistan da rahim ve burun kanamalarda , cilt döküntülerinde, özellikle egzemalarda kullanılmaktadır. Kuzey Amerika yerlileri bu bitkiyi romatizmal hastalıklarda ve doğumda yardımcı olarak kullanmışlardır. Brezilya halk tababetinde ise şeker hastalığında, ishalde, idrar yolu ve solunum hastalıklarında ve kadınlarda görülen anormal kanamalarda faydalanımı yaygındır. Almanya’da birçok rahatsızlık yanı sıra prostat problemlerinde sıkça kullanılır.

Isırgan yaprağı, provitamin A, B, C vitaminlerince ve potasyum tuzlarınca zengindir. Asetil kolin, mineraller, salisilik asit ve organik asitler içerir. Yakıcı tüğlerinde ise karınca asiti (formik asit), asetik asit, histamin ve birtakım enzimler bulunur. Tüğlerindeki bu sıvı yılan zehiri analoğudur. Isırganın deride oluşturduğu yakıcı etkiden tüylerde bulunan histamin ve asetil kolin sorumludur. Histamin vücudumuzun alerjik bir şeyle temas ettiğinde salgıladığı bir maddedir.

İçeriğindeki demir,klorofil ve vitaminler nedeniyle kansızlığa karşı etkilidir.,
İçerdiği düşük doz yılan zehiri analoğu bağışıklık sistemini kamçılar.
Akut ve kronik eklem romatizmalarında etkilidir. Yapılan bir takım klinik çalışmalar ağrı ve eklem sertliklerini giderdiğini ve klasik ağrı ve yangı giderici ilaçların etkisini arttırdığını kanıtlamaktadırlar. İdrar yolu iltihaplarında ve mesane taşlarının düşürülmesinde kullanılır, idrar asitliğini dengeleyici özelliği mevcuttur. Çok iyi bir kan temizleyicidir. İdrar söktürücü özelliğinden dolayı vücutta ödeme sebep olan tüm rahatsızlıklarda yardımcıdır. Tansiyon yüksekliklerinde de faydalıdır.

Gut hastalığında ve siyatikte faydalıdır. Siyatikte içilerek değil dışardan uygulanımı gerekir.

Kanamaları durdurmaya yardım eder.

Ayhali düzensizliklerinde yıllardır kullanılır.

Mide,barsak, dalak, karaciğer ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlar.

Kan şekerini düşürür.

Egzemalarda ve birçok cilt hastalığında fayda sağlar.

Taze yapraklarının yenmesi zayıflamaya yardımcıdır. İdrar söktürücü etkisi de yine
zayıflamaya yardım eder.

Çayı kronik yorgunluğa faydalıdır.

Yarı yarıya ıspanak ile birlikte pişirilirse mide barsak gazları nedeniyle oluşan ağrılara iyi gelir bu şekilde çocuklara da verilebilir. Taze yapraklarının tahriş edici ve yakıcı etkisi yapraklar haşlandığında tamamen kaybolur ve çok besleyici bir yiyecek haline gelir.Bilinen bir yan etkisi yoktur.

Cilt bakımı ve deri temizliğinde de kullanılır. Doku sıkılaştırıcı etkisi vardır.
Yeşil kısımlarından elde edilecek özsuyu ile gargara yapılırsa ağız ve dişeti iltihaplarına iyi gelir.

Taze bitki romatizma ağrılarının olduğu bölgeye sürülürse o bölgeye olan kan akışı artar ve rahatlama sağlar, bu etkisi yüzyıllardır bilinir ve yaygın olarak uygulanır.

Etkili bir saç güçlendiricisidir. Köklerinin kaynatılması sonucu elde edilen sıvı yıkama olarak kullanılırsa saçları ve saç derisini canlandırır saç kepeklenmesine ve yağlanmasına, saç dökülmesine iyi gelir.

Isırgan tohumu ise Dioscorides döneminden beri tedavide kullanılan bir bitkisel drogdur. Romatizma ağrılarını giderici, idrar ve adet söktürücü, ateş düşürücü etkisi vardır. Barsak parazitlerini düşürür. Eski yazarlar cinsel gücü artırıcı etkisinden sıkça bahsederler. Bu etki için ısırgan tohumu havanda dövülür, bal ile karıştırılarak macun yapılır ve günde 2-3 çay kaşığı alınır. BİR GÜNDE ALINAN ISIRGAN TOHUMU MİKTARI 8-10 grI GEÇMEMELİDİR.

Halk arasında kansere karşı yaygın olarak kullanılır. Bağışıklık sistemini kamçılayıcı etkisiyle kanser tedavisine yardımcı olduğu düşünülür.


Kür halinde içilmeli

Fitoterapi Derneği Başkanı Prof. Dr. Ekrem Sezik, ısırgan çayının sürekli içilmesinin doğru olmayacağını belirterek tüketiminde nelere dikkat edilmesi gerektiği hakkında şu bilgileri veriyor:

‘Sağlık sorunu olmayanlar ısırgan çayını günde 2-3 fincan içebilir. Ancak bazı kişilerde ısırgan çayının mide rahatsızlığı yaptığı unutulmamalı. Devamlı çayın içilmesi doğru değildir. 20′şer günlük kürler halinde kullanılmalı. 10 gün ara verilmeli.

Isırganın çayı demlenerek hazırlanmalı. Kaynar su bitkinin üzerine dökülüp 10 dakika bekletildikten sonra suyu içilmeli. İçindeki maddelerde bozulma olabileceği için taze şekilde tüketilmeli.’

(Akşam gazetesi)



Isırgan otu, kara kavuk, hatmi, çörekotu ve karahindibayı herkes bilir; ancak pek çok insan dünyanın birçok yerinde bulunan bu çeşit bitkilerin tıbbî ilâç olarak kullanıldığının farkında değildir. Öncelikle, tabiat eczanesinden şifa kaynağı olarak bize sunulmuş olan bitkilerden biri olan ısırgan otunu tanımaya çalışacağız.


Nerede yetişir?
Hangi durumlarda tesirlidir?
Her iki ısırgan otu çeşidinin birçok şifalı yönü olduğu söylenir, şimdiye kadar kesin olarak teyit edileni ise idrar söktürücü özelliğidir. Bundan başka ısırgan otu:
- Kanı temizler.
- Metabolizmayı uyarır.
- Def’i haceti kolaylaştırır.
- Gut ve romatizma hastalıklarında rahatlık sağlar.
- İdrar yolları ve böbrek iltihap ve rahatsızlıklarında tedaviyi destekleyici tesir gösterir.
- Karaciğer, safra kesesi ve dalağa iyi gelir.
- Bayanların şiddetli âdet kanamalarında, kanın normal akışını sağlar.
Çevreci çiftçiler, ısırgan otu gübresine umut bağlamaktalar. Hayvan besicileri; at, kümes hayvanları ve sığıra besleyici yem olarak kurutulmuş ısırgan otu verirler. Özellikle bu durumda sığırın daha fazla süt vermesi beklenir. Avrupalı pamukla tanışmadan önce ısırgan otu sapının liflerinden bir çeşit bez imal ediyordu. Ayrıca birçok kelebeğin tırtıllarının ısırgan otu yemeden hayatta kalmaları mümkün değildir. Şayet ısırgan otu ararken bir dizi tırtılla karşılaşırsanız, meydanı onlara bırakınız. Isırgan otunu başka yerde bol miktarda bulabilirsiniz.



Nasıl işlenir?
Bitkinin her şeyi kullanılabilir. En iyi toplama zamanı, çiçekleri açmadan önceki dönem yani ilkbahardır. Trafiğin yoğun olduğu cadde ve zehirleme ile haşere mücadelesi yapılan yerlerden toplanmamalıdır. Toplarken eldiven giyilmelidir. Isırgan otu taze olmalı ve bol miktarda toplanmalıdır. Özellikle taze filizleri, sebze yemeği için elverişlidir.

Isırgan otu çayı


Çay için ise; 10-15 santimetre büyüklüğünde ısırgan otu saplarını iple bağlayınız. Bu bağları gölgeye asarak kurumaya bırakınız. Ne zaman ısırgan otu yaprakları çıtır çıtır kurursa, o zaman yaprakları sapından ayırınız. Kurumuş halde ısırgan otu artık dalamaz. Bu şifalı bitki, cam kavanozda ışıktan uzak muhafaza edilmelidir.

2-3 çay kaşığı kurutulmuş ısırgan otunu bir bardak (150 ml) suyla kaynatıp 10 dakika bekletiniz, daha sonra süzünüz. Tedavi maksadıyla günde iki-üç bardak olmak üzere, iki-üç hafta ısırgan otu çayı içiniz.



Taze yapraklardan yapılan çay: ¾ litre suya 40 gram ısırgan otunu yapraklarıyla kaynatıp, 15 dakika bekletiniz (bir günlük doz). Kalp ve böbrek fonksiyonlarının yetersizliği sonucu oluşan su birikimi (ödem) durumunda bu çay içilmemelidir. Şüpheli durumlarda hekiminize baş vurunuz. Sebze olarak ısırgan otu
Yaklaşık 800 gram taze filiz ve yaprakları dört kişilik yemek için yeterlidir. Evvelâ iyice yıkanarak, içinde bol su bulunan büyük bir kapta biraz haşlanmalıdır. Kaynamış suyu dökünüz ve ısırgan otunu soğumaya bırakınız. Daha sonra yaş yaprakları sucuk biçiminde yuvarlayınız ve şerit halinde kesiniz. İçinde, ince kıyılmış soğan veya iki-üç diş sarımsak bulunan zeytinyağında; hafif ateşte kavurunuz. İsteğe göre tuz, karabiber ve baharat ilâve edilebilir.



Vücudun zırhı,ısırgan otu

Isırgan türleri

Isırgan, yöreden yöreye farklı türler gösterir. Avrupa, Amerika, Asya veya Avusturalya’da hep farklı onlarca türleri vardır. Çevresinde yetişen bitki florasına bağlı olarak çok fazla yatay geçişten etkilenmektedir. Ülkeden ülkeye değişen o kadar fazla türü vardır ki, saymakla bitmez. İşte size birkaç örnek,



*

Urtica angustifolia (Çin, Japonya, Kore)
*

Urtica ardens (Çin)
*

Urtica atrichocaulis (Himalaya, Çin’in güney-batısı)
*

Urtica atrovirens (Batı Akdeniz Bölgesi)
*

Urtica cannabina (Asya ve Sibirya)
*

Urtica chamaedryoides (Kuzey Amerika)
*

Urtica dioica L. (Avrupa, Kuzey Karadeniz)
*

Urtica dubia (Kanada)
*

Urtica ferox (Avusturalya, Yeni Zellanda)
*

Urtica fissa (Çin)
*

Urtica galeopsifolia (Orta Avrupa, Çorum, Sivas, Yozgat)
*

Urtica gracilenta (Orta Amerika)
*

Urtica hyperborea (Karadeniz’in yüksek yaylaları, Pakistan)
*

Urtica incisa (Avusturalya)
*

Urtica kioviensis (İngiltere, Fransa, Hollanda)
*

Urtica laetivirens (Moğolistan, Japonya)
*

Urtica mairei (Himalaya)
*

Urtica membranace(İngiltere, Azor Adaları)
*

Urtica morifolia (Kanarya Adaları)
*

Urtica parviflora (Hindistan)
*

Urtica pilulifera (İtalya, Sicilya, Fransa’nın güneyi)
*

Urtica platyphylla (Çin, Japonya)
*

Urtica pubescens (İran, Rusya)
*

Urtica rupestris (Sicilya)
*

Urtica sondenii (İskandinav Ülkeleri, Rusya)
*

Urtica taiwaniana (Tayvan, Endenozya)
*

Urtica thunbergiana (Japonya, Tayvan)
*

Urtica triangularis
*

Urtica urens (Ege, Orta Avrupa)


Isırgan otunun faydaları nedir?

Kökünden başlamak üzere, yaprakları, tohumları bile şifalı bir bitki olan ısırgan otunun hangi hastalıklara iyi geldiğini biliyor musunuz? İşte şifa kaynağı olan bitki...

Isırgan Otu (Urtica diocia / urens); kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti. İsviçreli botanik bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağını belirtmişti.

Eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu (Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür.Her iki türün de yaprakları 2-4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. Türkiye' de her iki tür de yetişir.

Egzema ve egzemaya eşlik eden baş ağrıları ısırgan otu çayı ile iyileştirileilirler. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler. Egzemalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle iyleştirmek gerekebilir. Isırganotu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırganotu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile iyileştirilebilirler. Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. lkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmak önemlidir. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir. Bu tür çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi hissedebilir. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.

Isırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içebilirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.

Taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.

Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır. Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak:

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardagı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.

Isırganotu Tentürü: Ilkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince kıyılır ve bir sisenin bogazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli siselerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.

El ve Ayak Banyoları: Iki avuç dolusu yıkanmıs kök, sap ve yaprak, 5 litre soguk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak: 4-5 avuç taze veya kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, agır ateste kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldıgında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soguk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.



ISIRGAN HAKKINDA SOHBET:

Bir keresinde, radyoda konuşma yapan bir doktor tarafından (Türkiye' de değil), sahip olduğumuz şifalı bitkilerin en etkililerinden birinin Isırgan Otu (Urtica diocia / urens) olduğu belirtilmişti (Referans1: M.Treben). Eğer ne kadar şifalı olduğunu bilmiş olsaydı, insanlık alemi ısırganotundan başka hiç bir sey yetiştirmezdi. Ama ne yazık ki, bu gerçek pek az kişi tarafından biliniyor. Isırganotu, kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti. Albrecht Dürer (1471 - 1528) bir tablosunda, elinde ısırganotu olan bir meleğin Tanrı katına uçusunu canlandırmıstı. İsviçreli botanik bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağını belirtmişti. Eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu (Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür.Her iki türün de yaprakları 2-4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. Ülkemizde (Türkiye) her iki tür de yetişir.

Yedinci çocuğunu doğurduktan sonra sürekli olarak egzema ile uğraşmak zorunda kalmış olan bir kadına, ısırgan otu çayı içmesini önermiştim (Referans1: M.Treben). Çok kısa sürede egzemalar iyileşti ve aynı zamanda çekmekte olduğu baş ağrıları da bir daha geri dönmemek üzere yok oldu. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler. Egzemalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle tedavi etmek gerekir. Isırganotu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırganotu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile tedavi edilebilir. Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. Bitkinin nasıl bir iyileştirici güce sahip olduğunu öğrendiğimden beri, ilkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmayı alışkanlık haline getirdim (Referans:: M.Treben). Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlayarak içiyorum. Bu tür çay kürlerinden sonra kendimi anlatılamayacak kadar iyi hissediyorum ve her seferinde, alışılmışın üç katı daha fazla çalışabileceğimi sanıyorum. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.

Isırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Günün birinde, genç bir kadın safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık nedeniyle bana (Referans1: M.Treben) geldi. Sürekli olarak da başi ağriyordu. Ona ısırganotu çayı içmesini önerdim. Bir süre sonra karşılaştığımızda, bitki çayının kendisine ne kadar çabuk yardım ettiğini büyük bir mutlulukla anlattı. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi ve daha baska ağır kan hastalıklarında yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içmelidirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur. Tanıdığım bir hanım, ağrılı bir siyatik nedeniyle üç yıldır doktor tedavisindeydi. Altı ay içinde, 200 'er gramlık 6 tam ısırganotu banyosu aldıktan sonra tüm ağrılarından kurtuldu.

Bir zamanlar, saçlarının seyrekliği yüzünden peruk kullanan 50 yaslarında bir kadın tanımıştım (Referans1: M.Treben). Geriye kalan saçlarının kökleri de bu yüzden ölmek üzereydi. Ona, taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla başını yıkamasını önerdim. Bu öneriyi uyguladı ve saçlarının canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başladığını haftadan haftaya izleyebildim. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Yolculuklarımda bile, kafamın derisine bu tentürle her gün masaj yaparım (M.Treben). Elde edilen başarının gözden kaçması olanaksızdır. kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisidir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak gereklidir. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. 51 yaşındaki Bayern’li bir kadın, bir fistül yüzünden, 21 yıl boyunca anlatılamayacak sıkıntılar çekmişti (Referans1: M.Treben). Fistül kadının elmacık kemiğinin üstünde olduğu için, bir ameliyatın tehlikeli olabileceği saptanmıştı. 1978’de bu zavallı kadın, kendisine çok anlayış gösteren bir pratik hekimin tedavisine girmiş. Bu hekim ona, çiğ yiyecekler ve tedavi edici solunum egzersizleri önermiş. Hastalık, sonunda dayanılır bir hal almış, ama yine de tam bir iyileşme olmamış. 1979 Martında hasta, ilk taze ısırganları toplamaya ve her gün içine yarım tatlı kaşığı isveç iksiri eklediği 3 bardak bitki çayını içmeye başlamış. Şöyle diyor kadın: “Tam 14 gün sonra yanağımdaki fistül yok oldu ve hiçbir ağrım kalmadı. Bugüne kadar da hiçbir olumsuz değişiklik olmadı.”

Isırganotunun iyileştirici gücünü bedenlerinde yaşamış kişilerin ne denli çok olduklarını her zaman büyük bir sevinçle işitiyoruz. Bu konu ile ilgili olarak, kısa bir süre önce, her gün ısırganotu çayı içen bir hanımın mektubu geçti elime (Referans1: M.Treben). Yazdığına göre, yalnızca ağır gündelik işlerin yorgunluğunu üstünden atmakla kalmayıp, işlerinin çokluğu yüzünden bir türlü ilgilenemediği, ağrısı kalçasına kadar vuran bir nasır da bu tedavi sonunda yok olmuş. Aynı biçimde, ameliyat ettirmeye bir türlü karar veremediği bir tırnak mantarı da yok olmuş. Evet, hiçbir zaman yeterince tanıtılamayan, kan temizleyici ve kan yaptırıcı ısırganımız bize böyle yardım ediyor. Başka bir kişi de bana (M.Treben), yıllar yılı acı çekmesine neden olan egzema hastalığından ısırganotu sayesinde kurtulduğunu yazmıştı. Bir keresinde, yaşlı bir adam ağlayarak bana (M.Treben) geldi. Üç yıl kadar önce grip hastalığına yakalanmış ve o zamandan beri idrarı koyu kahverengi imiş ve dayanılmaz baş ağrıları çekiyormuş. Ne tabletler, ne de iğneler hiçbir düzelme sağlayamamış. Aksine, baş ağrıları gitgide artmış ve artık intiharı bie düşünmeye başlamış. Onu yüreklendirerek, taze ısırganotunu salık verdim (M.Treben). İki buçuk litre çayı gün boyuna yayarak içmesi gerekiyordu. Dört gün sonra bana telefonla, baş ağrılarının tümüyle yok olduğunu bildirdi. Bir süre sonra da bir tanıdıktan, artık, gribe yakalanmadan önceki halinden de daha sağlıklık olduğu haberini aldım. Siz de, özellikle ilkbaharda, bitkinin taze filizlerini kullanarak, bir doku yaşlanmasını yavaşlatma kürü yapınız. Onun ferahlatıcı etkisiyle şaşıracaksınız.

Önemli bir açıklama daha: Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır. Böylesi mucizeler yaratan bir şifalı bitkiye sahip olduğumuz için, bu armağanından ötürü Yüce Tanrı’ya şükran duymamız gerekmez mi? Hızlı yaşanılan günümüzde, insanlar hiç fark etmeden onun yanından geçip gidiyorlar ve çok fazla kullanılan ağrı kesici tabletleri yeğliyorlar.

Son olarak, beni (M.Treben) çok etkilemiş olan bir olayı da eklemek istiyorum. Küçük kentimizde tanımış olduğum yaşlı bir bayan, bana bir gün, midesinde kanser tümörü olduğunu söyledi. İlerlemiş yaşı nedeniyle, ameliyat olmaya bir türlü karar veremiyordu. İşte o sırada birisi ona ısırganotu çayı içmesini tavsiye etmiş. Hasta bayan, her gün bahçeye çıkarak, çit boyunca yeşermiş olan bitkiden bir avuç toplamış. Bir süre sonra doktora gittiğinde, adam ona büyük bir şaşkınlıkla sormuş: “ Yoksa ameliyat mı oldunuz? Ama hiçbir yara izi görülmüyor!” Tümör tümüyle yok olmuştu ve bu yaşlı bayan, kendisine kalan son yılların tadını sağlıklı olarak çıkarabilme olanağına kavuşmuştu. Ama hastalığın bu kadar ilerlemesini beklemeye hiç gerek yok. Eğer ısırganımızı yalnızca övmekle kalmayıp, onun mucizeler yaratan gücünü çay halinde içecek olursak, bedenimizde hiçbir kötü hastalık oluşamaz. Ayrıca, bir de değerli öğüt: Hemen bugün bir ısırganotu kürüne başlayınız. Kurutulmuş bitkileri güvenilir bir bitki satıcısından temin edebilirsiniz. Kapılarımızı şifalı bitkilerimize yeniden açalım! İlkbaharda, makas ve eldivenle, Tanrı’nın özgür doğasına koşun. Bitkileri açık havada kendi elinizle toplamanın sizi nasıl sevindireceğini göreceksiniz. Kazanılmış olan deneyimlere göre, kullanılan bitki ne kadar taze olursa, tedavi edici gücü de o kadar fazladır. Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder