6 Ocak 2010 Çarşamba

Arslanpençesi


Arslanpençesi (Alchemilla vulgaris/arvensis),halk dilinde şebnemli ve arslanayağı adıyla da anılır. Genelde, orman ve yol kıyılarında, bayırlarda, yüksek yörelerdeki nemli çayırlarda,ve dağlık bölgelerde yetişir. Güzel bir görünümü olan, 7-9 parmaklı yapraklarının kenarları dişlidir. Oldukça sağlam olan sapı pek yüksek değildir ve pek dikkat çekmeyen sarımsı yeşil yaprakları özellikle Mayıs'tan Haziran'a kadar, ama daha sonraları da görülebilir. Bitkinin yaprakları bazen toprağın üstüne kapanırlar ve sabahleyin yaprağın ortasında bir çiğ damlası görülür. Bin metrenin üstündeki bölgelerde arslanpençesi daha çok gümüş rengindedir ve kireçli topraklarda olduğu kadar, ilk kütle zeminlerinde de yetişir. Her iki bitki cinsi de, çiçek açma zamanında tümüyle, daha sonra ise yalnızca yaprak olarak toplanır ve kurutulur. Özellikle kadın hastalıklarına karşı kullanılır. Hıristiyanlığın ilk günlerinden beri Bakire Meryemin adıyla anılmıştır. Arslanpençesi, yalnızca adet görme düzensizlikleri, dölyolları akıntısı, dölyatağı (rahim) şikayetleri ve menopoz çağındaki rahatsızlıklarda rahatlatıcı etkiler yapmakla kalmayıp, ergenliğe geçişte de, civanperçemi ile birlikte kullanıldığında, adet görmeyi düzene sokabilir. Bazı genç kızlarda adet hallerinin başlamaması durumunda, arslanpençesi civanperçemi ile eşit karıştırılarak kullanıldığında, her şeyi yoluna koyabilir. Yara ateşlenmesine, apseli yaralara ve ihmal edilmiş çıbanlara karşı, su toplayıcı ve kalp güçlendirici olarak kullanılır. Diş çektirdikten sonra, arslanpençesi çayı, önerilebilecek içeceklerin en başında gelir. Yinelenen gargaralar sayesinde, yara birkaç gün içinde kapanır. Ayrıca, kas ve organ yorgunluklarında ve kansızlık hallerinde de yardımcı olur. Zor doğum yapan ve düşük yapmaya yatkın kadınlarda, ceninin dölyatağındaki durumunu sağlamlaştırmakta, doğum yaralanmaları ve dölyatağı gevşekliğinde, dölyatağı kasları yorgunluğunda arslanpençesi en önde gelen yardımcıdır. Bu tür kadınlar, üçüncü aydan sonra bitki çayını içebilirler. O, tüm kadın hastalıklarında kullanılabilen bir bitkidir. Yüksek yerlerde yetişen bitkilerin yapraklarının altı parlak gümüş renginde olur. Bitkinin bu türü özellikle bedende yağ birikimine karşı başarıyla kullanılabilir. Günde 2-3 bardak çay uygundur. Uyku düzensizliği çekenlere de çok yardımcı olabilir.



Kullanım Biçimleri

Arslanpençesi - Büyütmek için TIKLAYINIZÇay hazırlamak : Yarım tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve demlenmesi için 5-6 dakika kadar beklendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir.

Banyo Katkısı : Bir tam banyo için 5-6 avuç dolusu taze bitki veya 200g kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 5-6 dakika bekledikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Bitki Lapa Kompresi : Yeterince taze bitki iyice yıkanır, bir tahta tablanın üstünde merdane ile iyice ezilir ve hasta bölgeye uygulanır..

Alıç Meyvesi - Hawthorn Berry


Alıç (Crataegus oxyacantha);10 metreye kadar yükselebilen, dikenli, beyaz veya pembe çiçekli bir ağaçtır. Meyveleri 6-10 mm çapında, 1-3 tohumlu, esmer-kırmızı veya kırmızı renklidir. Hafif ekşimsi lezzetli meyveleri yenilmektedir. Alıç ağacının yaprak, çiçek ve meyveleri Orta Çağdan beri özellikle kalp destekleyici ve kalp-damar sistemi fonksiyonlarını normalize etmek için kullanılmaktadır. Herbiri, bitkiye çok güçlü antioksidant özellikler veren flavonoid (flavonlar) bileşikleri açısından oldukça zengindir. Alıç, kalp-damar sistemi (cardiovascular system) üzerinde pozitif etkiler gösteren 3 grup ana bileşik içerir. Bu bileşikler; triterpenoid saponinler (triterpenoid saponins), aminler (amines) ve flavonlar (flavonoids) ’ dır. Alıç’ ın antioksidant etkisi, serbest radikal oluşumunu engelleyerek (inhibe ederek) kalbin tümünü olumlu yönde etkilemektedir. Avrupalı araştırmacılar, bu bitkinin kalp ve beyne olan kan akışını ve kalbin kasılma gücünü artırdığını, kalbi düzensiz atışlara (kalp ritm bozukluğu) karşı koruduğunu ve kan basıncını (tansiyon) dengelediğini göstermişlerdir. Alıç içerisindeki etken maddeler kalp kasları dejenerasyonunda ve koroner damarlardaki daralmalar sonucu gerekli miktarda kanın ve oksijenin kalp kaslarına gönderilememesi durumundaki oksijen yetersizliğine karşı da kalbin korunmasına yardımcı olmaktadır.

AlıçAlıç, damarları genişleten bioflavononid’ ler açısından da oldukça zengindir. Bu bileşikler çok güçlü antioksidanlar olup; kalbe oksijen ve kan akışının artmasına yardımcı olurlar. Bu durum kalbin kan deveranı için harcamak zorunda olduğu gücü azaltır ve kalbi rahatlatır. Ayrıca bioflavonoid maddeler kan damarlarının çeperlerini güçlendirir ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışını da düzenler. Alıç içerisindeki bileşiklerin kolesterolü ve damarlardaki plaket oluşumunu da azalttığı gösterilmiştir. Kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak, tehlikesizce uzun zaman kullanılabilir. Alıç, çeşitli kalp ve kan dolaşımı hastalıklarında rahatlıkla kullanılabilecek ender bitkilerden en başta gelenidir. Kalp ritim bozuklukları (arrhythmias), sinirsel kalp çarpıntıları, kalp yetmezliği, ağır enfeksiyon hastalıkları sonrasındaki kalp kasları zafiyeti, kalp krizi sonrası, yüksek kan basıncı, damar sertliği alıç meyvesinin başarıyla kullanılabileceği alanlardır. Alıç, bedendeki sıvı birikimlerinin dışkılanmasını da sağlayabilir. Ayrıca; sinir sisteminde yatıştırıcı, spazmları azaltıcı, idrar söktürücü etkileri de vardır. Alıç’ ın içerdiği maddelerde vücudda birikme, zehirlilik ve alışkanlık yapma gibi özellikler olmadığından uzun süreli kullanıma uygundur.

Brokoli


Aşağıdaki makale yurtdışında çalışmış (Avusturya) bilim adamlarımızdan Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu 'nun Brokoli' nin prostat ve üriner sistem hastalıklarının tedavisinde kullanılması hakkında İngilizce ve Almanca olarak yayınlanan makalesinden Türkçe' ye uyarlanarak ve sadeleştirilerek tercüme edilmistir.



Brokoli Gerçeği

BrokoliYaklaşık 30 yıldan beri yurt dışındaki ve yurt içindeki araştırmacı çalışmalarım; 11 yıldır üzerinde çalıştığım Brokoli gerçeğine beni bitkilerin şifalı gücüne inanmam ve Avrupada bu tür çalışmalara daha önem verilmesiyle başlamıştır. Tıpbın gücüne inanan ve bu gücün yeni buluşlarla güçlenip, insanlıga yeni hizmetlerle gelineceğini bilen bir düşünceyle Brokoli araştırmalarıma başladım. İyi huylu prostat büyümesi (BPH), prostatitis (prostat) ve kronik idrar yolları enfeksiyonu, bugün dünya insanlarının (1.350.000.000) büyük bir problemidir. Böylesine bir problemin kimyasal (ilaç) yöntemleriyle veya ameliyat yaklaşımıyla çözülemeyeceği inancında değilim.Bu yöntemlerin yetersiz veye etkisiz kaldığı durumlarda Brokoliyi mutfağımızdan sağlığımıza taşımayı amaçladım. Brokoli üzerine araştırmalarımı bazı televizyon kanallarında ve yazılı basında açıkladım. İnsanların bu konuya sahip çıkacağını ve pek çoğunun şifa bulacağını bilmekteyim. Görsel ve yazılı medya insanların hayatının bir parçası olmuştur. Ben 11 yıllık çalışmamı açıklarken bunun laboratuarlardan ve üniversitelerden insanlara ne kadar ulaşacağından endişeliyim. Bu düşüncelerime ve bilimsel görüşlerime sahip çıkan Almanya ve Amerika, Medikal Forumlarında Brokoli tedavisi üzerine Web sayfası açarak kendilerine yardımcı olmamı talep etmişlerdir. Bu taleplerini gerek bilim adına gerekse de insanlığa hizmet adına kabul ettim. Almanya Medikal Forumda ve Amerikada Prostatitis Foundation Forumda adıma WebSayfası açıldı. Dünyada, brokoliyi prostat tedavisinde ilk uygulayan bir bilim adamı olarak ülkem adına gurur duymaktayım.

Brokoli memleketimize son bir kaç yıldan beri girmiş bir sebzedir. Roma imparatorluğu döneminde esas yetiştirildiği bölgelerden bir tanesi de Akdeniz sahilleri idi. Özellikle Amerika ve Avrupada ençok tüketilen sebzeler arasındadır. Amerikada brokoli tabletleri satılmaktadır. Ancak, bu tabletler Prostat şikayetlerine karşı etkin değildir. Bu tabletler, 3-4 günlük brokoli tohumlarının filizlerinden elde edilmektedir. Brokoli sebzesinden elde edilmemektedir.

Brokoli her insanın mutfağından sağlığına taşıyabilecegi ve hazırlanması en kolay bir sebzedir.

Brokoli içerdiği maddeler açısından insan sağlığı üzerinde çok faydalıdır. Vitamin değerleri açısından; A, E ve C vitaminlerini içermektedir. İçerdiği flavonoidler bakımından bağışıklık sistemimizi güçlendiren bir özelliğe sahiptir. Antibiyotik özelliğe sahip olan brokoli, bu yönüyle prostatitis'e (prostat enfeksiyonu) karşı çok etkindir. Hiç bir antibiyotik yoktur ki bağışıklık sistemimizi zayıflatmasın. İşte brokolinin önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır; aynı zamanda hem bağışıklık sistemimizi güçlendirmekte hemde antibiyotik vazifesi görmektedir. Bir noktayı hemen belirtmekte büyük fayda görüyorum. Genel olarak antibiyotikler, insan hayatı için hayati önem taşıyan, vazgeçilmez ilaçlardır. Brokoli, meme, prostat, bağırsak ve idrar kesesi kanserlerine karşı güçlü bir koruyucudur. Amerikada özellikle bu kanser türlerine karşı brokolinin içerdiği bazı maddeler (sulforafen vs) zenginleştirilerek kanser tedavisindede başarı ile kullanılmaktadır. Brokoli içerdiği bazı indol ve indol türevleri (bitkisel hormonlar) açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu sayede vücudumuzdaki hormon dengesini ayarlayıcı özelliğe sahiptir. Yine Amerikada bazı klinikler menopoz dönemindeki bayanlar için östrogen hormonunun düzenli çalışması için brokolideki bitkisel hormonlardan yararlanmaktadırlar. Brokolinin kendine özgü olan selülozik yapısı (lifli yapı) bağırsaklarda oluşan toksinlerin uzaklaştırılmasında (toksin atıcı) ve alınmış olan ağır metallerin emilmesinde büyük rol oynamaktadır. Brokolinin bu lifli yapısı dışkının düzenli bir şekilde dışarı atılmasını sağlar. Kabızlığı önleyicidir. ugün dünyada üzerinde en çok araştırma yapılan sebzelerde; beyaz lahana, turp, domates, brokoli ve havuç en ön sırayı almaktadır.

Brokolinin Gücü

Brokoli, prostatitis, iyi huylu prostat büyümesi (BPH) ve idrar yolları enfeksiyonuna karşı önleyici ve tedavi edici güce sahiptir. Brokolinin şifalı gücünden istifade edebilmek için mutlaka kullanma şekline uymak zorundayız. Kullanma şekli bir KÜR olarak yapılmalıdır. Aksi taktirde haftada bir kaç defa tüketmenin sadece besin değerleri açısından faydası vardır.

Sebze olarak Brokoli; A, C, E ve Karotin vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Brokoli, klinik deneylerle (Almanca, İngilizce ) kanıtlanmış özellikle prostat ve meme kanserine karşı etkin 5 farklı koruyucu madde içermektedir. Bunlardan en güçlü olanı sulforafen dir. Prostat rahatsızlıklarının kansere dönüşmesinde brokoli güçlü bir önleyicidir. Bu görevini içerdiği myrosinaz enzimi yardımıyla sağlamaktadır. Brokoli indol bakımından oldukça zengindir. İndoller bitkisel hormonlardır. Brokolide bulunan bazı indollerin özelliği, hormon dengesini sağlamaktır. Meme kanserinin oluşumunda hormon dengesizliğinin rol oynadığı gerçeği klinik deneylerle kanıtlanmıştır. Brokoli bağışıklık sistemimizi güçlendiren 5 tane etkin madde içermektedir. Brokoli bununla da kalmayıp aynı zamanda antioksidan dır. Yani hücre zarlarına (membran) ve hücre DNA sına zarar veren serbest radikalleri nötralize (zararsız hale getirmek) etmektedir. Hücre DNA sını bozabilen serbest radikaller bu özelliklerinden dolayı kanserojendirler. Brokoliye antioksidan olma özelliğini kazandıran quercetin ve kaempherol maddelerini içermesidir. Quercetin, Prostatitis tedavisinde kullanılan ve bitkilerden elde edilen bir maddedir. Brokoli lifli bir yapıya sahip olduğundan, bağırsaklardaki ağır metalleri, safra asidi fazlasını sünger gibi emerek oldukça hızlı bir biçimde dışarıya atılmasını sağlar. Brokoli, bu özelliğinden dolayı hem toksin atıcı hemde bağırsak sistemini düzenleyicidir.

Çimlenmiş Brokoli Tohumları: Çimlendirilmiş Brokoli tohumları sebze olarak kullanılan Brokoliye göre ; ortalama 50 kat daha fazla sulforafen içerirler ve Sulforafen Phase II enzimlerini aktive ederek kansere, mutasyona ve serbest radikallere karşı harekete geçirirler. Amerikada, çimlendirilmiş Brokoli filizlerinden (broccoli sprouts) tabletler yapılmakta ve satılmaktadır.

Prostatitis (Prostat Enfeksiyonu)

Prostat enfeksiyonunun iki şekli olduğu tıp otoriteleri tarafından savunulmaktadır. Bunlardan birincisi bakteriyel Prostatitis (bakteriyel prostat enfeksiyonu), ikincisi ise non-bakteriyel prostatitis (bakteriyel olmayan prostat enfeksiyonu) dur. 1998 yılında bir grup Amerikalı ve Kanadalı bilim adamı, 1 Aralık 1998 tarihinde Journal of infectious Urology dergisinde yayınladıkları makale de bakteriyel olmayan prostat enfeksiyonunun gerçekte bakteriyel prostat enfeksiyonu olduğunu kanıtlamışlardır. Bakteriyel-Biyofilm teorisi ile açıkladıkları bu prostat enfeksiyonunu tedavi etmek daha da zor görünmektedir. Genel olarak prostat enfeksiyonunu Antibiyotiklerle tedavi etmek çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Bunun nedeni de antibiyotiklerin, prostatın içine kadar girememesidir. Genel olarak bir enfeksiyonun başarı ile tedavi edilebilmesi için bağışıklık sistemininin de güçlü olması veya güçlendirilmesi gerekmektedir.

Prostatis de Brokolinin Fonksiyonu

Brokoli aynı anda iki özellik birden göstermektedir. Birincisi bağışıklık sistemini güçlendirmesi, ikincisi ise antibiyotik (anti-inflammatory effects of antibiotics) özelliğe sahip olmasıdır. Güçlü bir bağışıklık sistemi enfeksiyonlara karşı daha güçlü demektir. Halbuki antibiyotikler bağışıklık sistemimizi zayıflatırlar. Bu nedenle antibiyotik kullananlar beraberinde çoğu kez vitamin alarak veya sağlıklı ve dengeli beslenerek bağışıklık sistemilerini güçlendirmeye çalışırlar. Ancak, alınan antibiyotiklerin çoğu bağırsak florasını etkilediklerinden, vitaminlerin, kofaktörlerin, minerallerin ve besinlerden gelen bazı etkin maddelerin emilmesine engel olabilmektedirler. Brokoli giriş kısmında bahsedildiği gibi bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve içerdiği pseudoantibiyotik özellikli etkin maddelerle prostatitis' e karşı etkin rol oynamaktadır.

İyi huylu Prostat büyümesi (Benigne ProstateHyperPlasie) = BPH

Genel olarak prostat, 40-50 yaşları arasındaki erkeklerin % 43 'ünde görülmekte, 50 yaş ve yukarısında %60 lara kadar çıkmaktadır. Dünya sağlık teşkilatının verilerine göre 185.000.000 erkek bu rahatsızlıktan şikayet etmektedir. Prostat büyümesin sebebi olarak bir çok teori öne sürülmektedir. Bunlardan en önemli iki tanesi beslenme ve hormonal düzenle ilgilidir. Beslenme her ne kadar önemli bir sav ise de, Testosteron hormonunun bu rahatsızlığa neden olduğu teorisi ağırlık kazanmaktadır. Erkeklerin testislerinde (haya) oluşan Testosteron hormonu (TH), belirli yaşlardan sonra prostat bezine (kestanecik) ulaşamamaktadır. Prostatı bezinin salgılama görevini yapabilmesi için TH 'na ihtiyacı vardır. TH 'nun prostat bezine ulaşamaması sonucunda prostat bezi büyümeye başlamaktadır. Bu büyüme sonucunda prostat bezi idrar kanallarına baskı oluşturarak belirli şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunlar

*

sık sık idrara çıkma (geceleri dahil)
*

idrarını tutamama, idrar yaparken zorlanma
*

idrar yaparken çatallanma
*

idrar yaparken yanma
*

idrar torbasını tamamen boşaltamama (miksiyon)
*

idrar yaptıktan sonra damlama

gibi şikayetlerdir. Bu şikayetler doğrultusunda idrar kesesi her defasında tam boşalamadığından bakteriyel enfeksiyonlara da neden olabilmektedir. Bunun sonucunda da idrar yolları enfeksiyonunları bu rahatsızlığa paralel olarak gelişmektedir. Prostat büyümesinin neden olduğu olumsuz etkilerden bir tanesi de erkekte cinsel isteksizliğe ve iktidarsızlığa neden olmasıdır. Cinsel isteksizlik, Prostatitis hastalarında da ortak bir olgudur.

BPH de Brokolinin Fonksiyonu

Brokoli, içerdiği bazı indol derivatları ve mediyatörler vasıtasıyla biyosentez mekanizmasını harekete geçirerek Testosteron Hormonunun Prostata ulaşmasını sağlamaktadır. Böylece Prostat normal salgılama fonksiyonlarını yavaş yavaş yerine getirmeye başlamaktadır. 21 günlük Brokoli Kürü neticesinde BPH (İyi huylu prostat) hastaları daha 2-3 gün içerisinde idrara bağlı şikayetlerinin nasıl azaldığını görebilmektedirler. Brokoli Kürünü yapan erkeklerin hemen hemen hepsi cinsel isteksizliklerinin önemli ölçüde ortadan kalktığını söylemektedirler. Tabiki hastalığın seyrine göre 21 günlük başlangıç kürü yeterli olmayabilir. Uzun yıllardır iyi huylu prostat büyümesi rahatsızlığı olanlar ( 6-7 yıl) bir kaç ay sonra şikayetlerinin tekrar başladığını göreceklerdir. Bu durumda sadece bir haftalık Brokoli Kürü nün uygulanması yeterli olabilmektedir. Kısaca her BPH hastası kendisini bilir. İyi huylu Prostat büyümesine yeni yakalanmış olanlar 21 günlük Brokoli Kürü ile enaz 10 - 11 ay rahat edebilmektedirler. Daha sonra bir haftalık kür ile tekrar uzun zaman rahat edebilmektedirler.

Prostatitis ve BPH hastalarının, kür boyunca kesinlikle acı biber, alkol ve kahve tüketmemeye (nescafe ve türk kahvesi) ve de hayvansal yağlardan uzak durmaya özen göstermeleri gerekmektedir. Beslenmede BPH ya neden olan etkenlerin başında hayvansal yağlar gelmektedir. BPH hastalarının genelde gün boyu bol su tüketmeleri hekimlerin önerileri arasındadır.

Brokolinin Kullanılış Şekli

Bu yardımcı tedavi şekline başlamadan önce mutlaka bir hekime gittiğinizi kabul ediyoruz. Kesinlikle bir hekime gitmeden prostat şikayetlerine iyi geliyormuş düşüncesiyle hareket ederek, brokoli kür tedavisini uygulamayınız. Mutlaka hekime gidiniz ve teşhisinizi koydurunuz. Eğer konulan teşhis; Prostatitis veya BPH ( iyi huylu Prostat büyümesi) veya idrar yolları enfeksiyonu ise bu taktirde brokoli kür tedavisini çekinmeden bir yardımcı tedavi olarak uygulayabilirsiniz. Brokoli'nin yan tesiri yoktur ve ilaçlarlada etkileşmesi söz konusu değildir. Ancak brokoliye karşı alerjisi olanların bu tedaviyi uygulamamaları gerekir. Genel bir kural olmamakla beraber, süte karşı alerjisi olanların % 25 oranındada brokoliye karşıda alerjileri olduğu gözlenmiştir. Hekiminizin size verdiği ilaçları alarak, Brokoli tedavisini de bir yardımcı ve önleyici tedavi olarak uygulayabilirsiniz.

En az 250 gram Brokoliyi 1 litre suda su kaynadıktan sonra ağzı kapalı olarak hafif ateşte 5-6 dakika pişiriniz. Suyunu ılttıktan veya soğuttuktan sonra, yarısını sabah diğer yarısını da akşam yemeğinden 20 dakika önce aç karına içiniz. Brokoli suyunu çtikten sonra 20 dakika su hariç hiç bir şey yemeyiniz ve içmeyiniz. Pişirdiğiniz brokoliyi de öğleyin yemeğinizin yanında salata olarak yeyiniz. Bu işlem 21 defa uygulanacak ve Brokoli suyu hergün taze olarak hazırlanacaktır. Yani bu küre 21 gün devam edilecektir.

Brokoliyi pazarlarda, manavlarda ve bazı süpermarketlerde taze veya dondurulmuş olarak bulabilirsiniz. Brokoliyi alırken taze ve sararmamış olduğuna dikkat ediniz. Eğer Brokoloyi fazla miktarda aldıysanız, 250 gramlık porsiyonlar halinde yıkamadan mutlaka buzdolabınızın buzluk kısmında saklayınız. Günlük ihtiyacınızı hergün buzluktan alıp, yıkayıp hazırlayınız.



Hazırlanması ve Kullanılması :

Bitkinin hem odunsu saplarını hem de çiçekli bölümlerini kullanabilirsiniz. En az 250 gr, en fazla 500 gr brokoli 1 litre suyla agzı kapalı bir kapta 5 dakika kaynatılır. Süzülüp bir başka kaba alınan brokoli suyunun yarısı sabahları aç karnına diger yarısı da aksamları yine aç karnına içilmelidir (ılık veya soguk). Hazırlanan 1 lt su aynı gün tüketlimeli ve ertesi gün için yenisi hazırlanmalıdır.Brokoli suyu içildikten sonraki 20 dakika boyunca su hariç hiç bir sey yenilip içilmemelidir. Aynı zamanda ögle yemeklerinde de haşlanmış brokoli yenmesinin bir çok avantajları vardır. Bu uygulama 1 hafta boyunca her gün yapılmıs olacaktır. Her 7 günden (1 Hafta) sonra 3 günlük bir ara verilmelidir. Bu işleme 21 gün (3 hafta) devam edilmelidir (3 'er günlük aralar hariç)

NOT: 1 lt su için 250 gr'dan fazla kullanılan brokolinin etkisi artar fakat 500 gr'dan fazlası da gerekmez.

*

1-2 yıllık prostat hastaları için 21 günlük brokoli kürü yeterlidir. 21 günlük brokoli kürünü tamamlayan hastalar belki 5-6 ay sonra tekrar bir rahatsızlık hissedebilirler. Böyle bir durumda sadece 10 günlük bir brokoli kürü yeterli olacaktır.
*

Uzun bir süreden beri prostat rahatsızlıgı olan hastalar (4 yıldan fazla) için 21 günlük brokoli kürü rahatsızlıklarını geçici bir süre gidermek için yardımcı olacaktır. Bu durumdaki hastalar 45 gün brokoli kürü uygulamalıdırlar.(Yine aynı şekilde her 7 günden sonra 3 gün ara vererek)

Brokoli Kürü Esnasında Dikkat Edilmesi Gerken Hususlar:

Brokoli kürü (tedavisi) boyunca, baharat ve baharatlı yiyecekler kesinlikle yasaktır ve her çesit kahve ile hayvansal yaglardan da kaçınılması gerekir.

Brokoli Tedavisi Esnasında ve Sonrasında Beklenen Sonuçlar:

*

Sertleşme problemlerinin düzelmesi (Erectile dysfunctions)
*

İdrar yapma zorluklarında düzelme
*

Meni miktarının artması
*

Kısırlığın giderilmesi
*

Yaşam kalitesinin normallestirilmesi
*

Urogenital sistemden (Böbrek, prostat, mesane vs.) patojen mikropların temizlenmesi
*

PSA 'nın düşürülmesine katkı (Prostate Specific Antigen)
*

Genito-Urinary sistemdeki spazm ve kramplar için fayda



Brokoli, kür esnasında eş zamanlı olarak aşağıdaki faydaları da sağlar:

*

Kolesterol seviyesinin düşürülmesi
*

Bağırsak hareketlerinin düzenlenmesi
*

Kan basıncının ayarlanması
*

Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi

Kaynatılmış Brokoli Kullanmamızın Sebebi Nedir?

Taze veya kaynatılmamış brokoli,harekete geçirilmemesi gereken (aktif hale gelmemesi gereken) bazı enzimler içerir. Bu enzimleri etkisiz hale getirmenin en basit yolu, brokoliyi 5 dakika su içinde kaynatmaktır. 5 dakikalık bir kaynatma sonucunda bu enzimler etkisiz hale geleceklerdir. Eğer bu enzimler etkisiz hale getirilmezlerse brokoli, BPH (Iyi huylu prostat büyümesi), prostat ve genel olarak idrar yolları enfeksiyonlarından müzdarip olanlara başarılı bir sekilde tedavi yapmayacaktır. Brokoli çok önemli bilesikler içerir. Bu bilesikler sadece sözkonusu enzimler etkisiz hale getirildikleri zaman, prostat, BPH ve idrar yolları enfeksiyonu hastalarını tedavi edebilirler. Eger bu yapılmazsa brokolinin içerdigi enzimler, brokolinin bu hastalar üzerindeki etkisini azaltıcı farklı reaksiyonlara başlarlar.

Ceviz Yaprağı


Ceviz Ağacı (Junglans Regia), daha yapraklanmadan, Mayıs' ta çiçeklenir. Taze yaprakları Haziran' da, kolayca delinebilecek durumdaki meyveleri Haziran ortasında ve olgunları ise Eylül'de toplanır. 25-30 m kadar yüksekliğe ulaşabilen, kışın yaprak döken gösterişli bir ağaçtır. Yapraklar tek tüysü, yaprakçıklar tam kenarlı ve kuvvetli kokuludur. Drog elde etmek için yapraklar Haziran ve Temmuz aylarında toplanır, havadar ve gölgeli bir yere serilerek kurutulur ve ince kıyılarak hava almayan kaplarda saklanır. Ceviz ağacı, Kuzey doğu ve doğu Anadolu' da yabani olarak yetiştiği gibi, bahçelerde de yetiştirilmektedir. Yaprakları tanen, eterli uçucu yağ, juglan (mantar hastalıklarına karşı etkili), C vitamini ve flavonlar içermektedir.

Ceviz Yaprak ve meyvesi - Büyütmek için TIKLAYINIZCeviz yaprağının kan durdurucu-sıkıştırıcı (astringent), kuvvetlendirici (tonik) ve bağırsak kurtlarını veya solucanlarını düşürücü (antihelmintik) etkisi vardır. Yaprak çayı, sindirim bozukluklarında, kabızlıkta, iştahsızlıklarda ve kan temizliğinde etkilidir. İştah açıcı, kan şekerini düşürücü ve kuvvet verici etkileri vardır. Deri hastalıklarında antiseptik olarak haricen kullanılır. Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca (scrofula), frengi (sifilis), egzema (mayasıl), herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir banyo katkısı elde edilir. Favus ve uyuz hastalıklarında, hasta bölgeler, taze ceviz yaprağının kaynama suyu ile yıkandığında, kısa sürede düzelme görülecektir. Bu suyla yapılan banyolar, yıkamalar, ergenlik sivilcesine, iltihaplı egzemalara, ayak terine ve kadınların akıntılarına iyi gelir. Ağız boşluğu iltihabı, dişeti, boğaz ve gırtlak hastalıklarında gargara yapılmalıdır.

Ceviz yaprağının kaynama suyu banyo suyuna eklendiğinde, donuk kabarcıkları iyileşir. Ceviz yaprağı kaynama suyu, hızlı saç dökülmelerinde de kafa derisine friksiyon (ovarak sürme) yapmakla kullanılır. Bu sıvı ayrıca, kafa bitine karşı da çok etklidir.

Haziran ortasında toplanan cevizlerden, mide, karaciğer ve kanı temizleyen, mide yorgunluğunu ve bağırsak çürüklüğünü gideren çok etkili bir ceviz tentürü elde edilir. Bu tentür, ayrıca kan koyuluğuna karşı da çok yararlıdır.

UYARILAR: İçerdiği tanen maddesi duyarlı kişilerde bazen mide bulantısı veya kusmaya yol açabilir. Bunun dışında, ceviz yaprağının bilinen bir yan etkisi yoktur. (Referans3)



Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak:

1) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. (Referans1)

2) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir. (Referans3)

Banyo ve Yıkama Katkısı: Tam banyolar için, iki büyük avuç ince kıyılmış yaprak, akşamdan 2-3 lt suya eklenir. Sabahleyin hafif ateşte 4-5 dakika kaynadıktan sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Gerektiğinde, bitki miktarı bir misli arttırılabilir.

Tentür hazırlamak: Haziran ortasında, 20 kadar genç ceviz dörde bölünerek bir cam kavanoza koyulur ve üstüne 1 lt kanyak eklenir. Kanyak, cevizlerin üstüne çıkmalıdır. Ağzı iyice kapanan kavanoz 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir. Sonra süzülerek koyu renkli şişelere doldurulur. Gereğine göre, 15-20 damla alınır.

ZERDEÇAL


Latince ismi : Curcuma longa



Zerdeçal, zencefil familyasından lifli bir bitki olan Curcuma longa bitkisinin kökünden elde edilmektedir. Kaynatıldıktan ya da buharda bekletildikten sonra sonra kurutulur ve ufalanır. Başta Hindistan olmak üzere Çin ve Endonezya'da da yetiştirilmektedir. Hafif bir aroması ve zencefile benzer, keskin bir tadı vardır. Köri sosu yapımında kullanılan bir baharattır. Özellikle Hint mutfağında ve Güney Asya yemeklerinde kullanılır. Ayrıca hardal yapımında da kullanılmaktadır. Serin, kuru ve karanlık yerlerde saklanmalıdır. Parlak sarı rengiyle zerdeçal, M.Ö. 600'lü yıllardan bu yana boya, ilaç ve baharat olarak kullanılmaktadır. Marko Polo zerdeçalı “safranın yerini tutan ama safran olmayan bir sebze” olarak tanımlamıştır. Endonezyalılar bu baharatı düğün törenlerinde vücutlarının bazı bölümlerini boyamak için kullanırlardı. Zerdeçal ayrıca Asya'da mide ve karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmıştır.



Nerelerde kullanılabilir?
Fümeler, turşular, zerde ve bazı keklerde kullanılır. Yumurtalı yemeklerde de kullanılmaktadır. Çorbalara ilave edilir ve safranın kullanıldığı her yerde kullanılabilir. Bir miktar margarini erittikten sonra içine zerdeçal ekleyerek sebzeler, makarna ve patatesin üzerine dökerek bir sos elde edebilirsiniz



Zerdeçal: Bilimselliği çok araştırılmış bir halk ilacı



Bir halk ilacı ve baharat olarak bildiğimiz zerdeçal aslında birçok hastalığın önlenmesinde ve hatta tedavisinde önemli roller oynar. Güney Asyalıların çok tükettiği zerdeçal ile ilgili binlerce araştırma yapılmıştır. Fakat ucuz olması nedeni ile ilaç sanayinin gözdeleri arasında değildir. Zerdeçal ile ilgili bu yazıyı ilginç bulacağınızı düşünüyoruz



Zerdeçal nedir?



Zerdeçal (zerdeçöp , zerdeçal , safran kökü, sarıboya, zerdeçav, hint safranı, CURCUMA LONGA L., Zingiberaceae) polifenolik bir bileşiktir(4).



Zerdeçal sarı çiçekli, büyük yapraklı ve rizomlu çok yıllk otsu bir bitkidir. Başta Pakistan, Hindistan, Çin ve Bangladeş olmak üzere Asya’nın tropik bölgelerde yetişir. Bitkinin toprak altındaki ana rizomları yumurta veya armut seklindedir. Yan rizomları ise parmak şeklindedir. Rizomların üst yüzü sarımsı, iç yüzü ise sarı renklidir. Acımsı bir tadı vardır.



Piyasada parmak şeklinde (rizom) ve toz şeklinde bulunur. İçinde onlarca madde bulunur. Fakat aktif maddesi kurkumindir. Zerdeçal tozunun yaklaşık 1:30- 1:100 kadarı curcumindir. 1 silme tatlı kaşığı zerdeçal 3 gramdır; ortalama 30-90 mg curcumin içerir.



200 mg/gün’lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antienflamatuvar, antikanserojen ve antiaterojenik olduğu gösterilmiştir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.



Zerdeçal ipek kumaşlar ve ince derilerin boyanmasında ve kına yakmada da renklendirici olarak kullanılmaktadır.







Çeşitli hastalıklarda zerdeçal



Antiioksidan/zerdeçal

Zerdeçal en etkin ve en yaygın kullanılan antioksidanlardan biridir(2-6).



Zerdeçal/enflamasyon

Yapılan araştırmalar zerdeçalın lökotirien, prostaglandin, tumor nekroze edici faktör ve interlökin-12 gibi iltihap oluşturan kimyasal maddelerin ortaya çıkışını geciktirip hafiflettiğini göstermiştir(7,8).



Solunum yolu enfeksiyonları/zerdeçal

Zerdeçal antienflamatuar ve antioksidan etkileri ile solunum yolu enfeksiyonlarınada (üst solunum yolu enfeksiyonu, astım, bronşit, sinüzit) yaygın olarak kullanılan bir halk ilacıdır.



Zerdeçal/kanser

Zerdeçalın aktif maddesi curcumin hem kanserin korunmasını sağlar hem de bazı kanserlerde tedavi edici olarak kullanılmıştır Tümör hücrelerinin üremesini engeller ve toksik yan ürünlerini azaltır (9-14).



Zerdaçal/Alzheimer

Zerdeçal antioksidan ve antienflamatuar etkileri ile Alzheimer hastalığına gidişi engellemektedir. Zerdeçalın beta-amiloid plaklarının gelişimini yavaşlattığı da gösterilmiştir (15-17).



Diğer hastalıklar

Zerdeçalın başta mültipl skleroz (18,19), katarakt oluşumu (20), karaciğer hasarı (21), enfarktüs(22) ve felç (23) olmak üzere çeşitli hastalıklar üzerine olumlu etkileri olduğuna ilişkin çok sayıda çalışma vardır.

ZERDEÇALLE İLGİLİ BİR GAZETE HABERİ AŞAĞIDA
Kanserin düşmanı ZERDEÇAL
Zerdeçalın içindeki ‘curcumin’ maddesi kanserli hücreleri öldürüyor. Bilim adamları hint safranı olarak da bilinen zerdeçalın yemek borusu kanserine karşı savaştığını ortaya çıkardı.


Bilim adamları, köri sosunun da içinde bulunan zerdeçal baharatının kanser hücrelerini öldürdüğünü ortaya çıkardı.

Zerdeçalın içinde bulunan “curcumin” adlı madde bugüne kadar kireçlenme ve bunama gibi rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyordu. Ancak İrlanda’da bulunan Cork Kanser Araştırma Merkezi’nin son dönemde yaptığı bir araştırmada ise bu maddenin laboratuvar ortamında yemek borusu kanseri hücrelerini öldürdüğü ortaya çıktı.

24 saat içinde öldürüyor

Dr. Sharon McKenna ve ekibi yaptıkları araştırmada curcumin adlı maddenin 24 saat içinde kanser hücrelerini öldürmeye başladığını belirlerken, bu keşfin yeni tedavi yöntemlerine kapı aralayabileceği söyleniyor.

İngiltere Kanser Araştırmaları Merkezi’nden Dr. Lesley Walker da yemek borusu kanserinin son yıllarda artış gösteren obezite ve reflü vakalarına bağlı olarak yaygınlaştığını belirtti. Dr. Lesley Walker, McKenna ve ekibinin yaptığı buluşun bu hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde kullanılabilecek önemli bir adım olduğunu söyledi.

Bir Onkoloji uzmanı ise, zerdeçalın dünyada kanserle mücadelede etkisi ispat edilmiş en önemli bitki olduğuna dikkati çekti. “Zerdeçal, tümörü öldürür. Günde 2-3 çorba kaşığı hakiki zerdeçal tüketmek kanseri önlemek bakımından çok faydalı” diyerek, sahte zerdeçalın piyasada yaygın olduğuna işaret ederek şöyle konuştu: “Bu bitki İran, Hindistan ve Uzakdoğu kökenli. Türkiye’de ise Safranbolu’da yetiştiriliyor. Gerçek zerdeçal çok faydalı ama sahte zerdeçalın içine bir madde konuluyor ve kokusu benzetiliyor. Alırken dikkatli olunmalı.”
Baharatçı ustabaşı ise, zerdeçalı karabiber gibi çok sattıklarını söyleyerek, “Bağışıklık sistemini güçlendirir, antioksidan özelliği vardır, metabolizmayı hızlandırır. Sarılığa ve Hepatit B-C hastalıklarına iyi geldiğini de biliyoruz” diye konuştu. “Müşterilerimiz en fazla zerdeçallı pilav yapmak için alıyor” dedi.

Zerdeçallı pilav tarifi
MALZEMELER
Haşlanmış ya da
ızgara tavuk
Karışık sebze (mısır, börülce, sarı biber, havuç vs.)
1 su bardağı kabuklu pirinç
Su, tuz
1 yemek kaşığı zerdeçal
1 yemek kaşığı sıvı yağ

NASIL YAPILIYOR?

Pirinci, zerdeçal, tuz ve yeterli miktarda suyla pişirin. Tavuğu didikleyerek bir tavada sıvı yağ ile hafif soteleyin. Üzerine lokmalık şekilde kesilmiş sebzeleri ekleyin. Sebzeler fazla yumuşamadan ateşten alın ve servis edin.

ZENCEFİL


Latince ismi : Zingibar officinale



Bitki özelliği :Uzakdoğu ülkelerinde yetiştirilen bir kültür bitkisidir.



Drog adı :Zingiberis rhizoma / kök



Tentür : Zingiber D1 – D6



Bileşim: Zingiberen içerikli eterli uçucu yağ,Zingiberol, acı maddeler, Gingerol ve Shogol.



Etkileri: Uyarıcı, gaz söktürücü, terletici,antiseptik, grip, soğuk algınlığı, sindirim sistemi problemleri.



Kullanım alanları: Zencefil, mide bulantısı, şişkinlik ve kolik gibi sindirim problemlerine karşı başarıyla kullanılabilir. Yolculuk kusmalarına karşı etkilidir. Antiseptik etkisi sayesinde, mide ve bağırsak enfeksiyonlarına ve hatta gıda zehirlenmelerine karşı kullanılabilir.



Zencefil kan dolaşımını uyarır ve böylece kanın yüzeysel bölgelere de rahatça ulaşmasını sağlar.Bu etkinliği sayesinde, donuklarda, ısınmayan el ve ayakların ısıtılmasında çok önemli görevler üstlenebilir. Aynı zamanda yüksek kan basıncını da normalleştirebilir.Terletici ve ateş düşürücü etkileri vardır. Öksürük,grip, soğuk algınlığı ve öteki solunum yolları hastalıklarında, ısıtıcı veyatıştırıcı etkiye sahiptir. Ayrıca iştah açar ve kabızlığa karşı kullanılabilir.



Kullanım biçimleri: Zencefil çayı: Değirmende inceltilmiş yarım tatlı kaşığı zencefil, bir bardak dolusu soğuk suya eklenir,hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır,5-6 dakika hafif ısıda kaynatılır ve süzülür.Gerektiğinde bir bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.



Tentür kullanımı: D2’den D6’ya kadarki herhangi bir seyrelti kullanılabilir. Öncelikli kullanım alanları, mide zayıflığı, sindirim problemleri ve bronşiyal astımdır. Ayrıca, idrar tutukluğuna ve ekmekten kaynaklanan şişkinliklere karşı önerilebilir.



Sürekli olarak veya ihtiyaçduyulduğunda, günde 2-3 kere, 10-15 damla, yarım yemekkaşığı ılık suya eklenerek alınır.



Baharat: Özellikle zayıf ve sinirsel etkiyeaçık mideler için çok yararlı bir baharattır. Zencefil,mide ülseri olanların bile kullanabileceği özelliktedir.



Uyarı: Zencefilin bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.

Son yıllarda Batı dünyası da Doğu'nun şifalı baharatı zencefilin önemini keşfetti. Bilim dünyasındaki ismi Zingiber officinale'dir. Gerçekten de zencefil bir şifa kaynağıdır. Sadece Uzakdoğu'nun kutsal kitaplarında adı geçen bir baharat değildir. Örneğin; Kuran'da da adı geçen tek baharat zencefildir. Hatta cennet tasvirlerinde cennete giren kişilerin zencefilli içeceklerle ödüllendirileceklerinden bahsedilir. Zencefil içerisindeki bir etken madde ile romatizmal hastalıklarda ağrıyı azaltıcı ve iyileşmeye yardımcı bir rol oynar. Ayrıca, taşıt tutmalarına, hamilelik kusmalarına ve genelde kolay midesi bulanan kişilere yardımcıdır. Bu tarz problemlerde özellikle limonla beraber kullanılırsa daha da ferahlatıcıdır.

Zencefil aynı zamanda vücudun soğuğa karşı direncini artırmaya, üşümeyi azaltmaya yardımcı olur. Özellikle ağır sofralardan kalkarken yemeğin daha iyi sindirilmesi ve daha az gaz yapması için yemek yerken biraz zencefil serpmek, yemek sırasında veya yemeğin üstüne zencefilli, limonlu 1-2 fincan çay içmek oldukça yararlıdır.



Yemeklere baharat olarak katılan ya da balla karıştırılıp yenilen zencefil afrodizyak etkisi yapıyor. Cinsel soğukluğu giderip vücudu canlandırıyor

Trafik, iş stresi, ekonomik sorunlar cinsel yaşamı kabusa dönüştürüyor. Uzmanlar, cinsel sorunların ortaya çıkmasında psikolojik faktörlerin önemli ölçüde rol oynadığına dikkat çekiyor. Şifalı bitkiler, stres nedeniyle cinsel isteksizlik yaşayanların imdadına yetişiyor. Sağlıklı bir cinsellik için karanfil, tarçın, ısırgan otu, fesleğen gibi bitkilerden karışımlar yapılıyor.

Şifalı bitkilerin cinsel yaşam üzerindeki etkilerine dair birçok efsane de var. Bir efsaneye göre, Yunan Aşk Tanrıçası Afrodit, birlikte olduğu erkeklere , onların cinsel gücünü artırıcı bitkisel içecekler hazırlıyor. Bu nedenle uyarıcı etkisi olan karışımlara 'afrodizyak' adı veriliyor.



Zencefil ve bal, soğuk algınlığının doğal ilacı

Binlerce yıldır Çin, Hindistan ve diğer Asya ülkelerinde, birçok hastalığın tedavisinde kullanılan bu baharat, aynı zamanda soframızda güzel bir lezzet kaynağıdır. Zencefili hangi hastalıklarda, nasıl kullanabiliriz? Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda bir çay kaşığı toz zencefil bir tatlı kaşığı bal ile karıştırıp macun yapılarak yenildiği zaman insanın içini ısıtarak bronşlarını açar ve temizler. Balgamı söktürür, öksürüğü keser. Zencefil aynı zamanda doğal aspirindir; kanı sulandırır, damarları açar, pıhtılaşmayı önler. İyi bir zihin açıcıdır, hafızayı güçlendirir. Zencefil yeni projeler üretmek isteyen insanların ilacıdır, beyni canlandırır. İlaçların mide ve bağırsaklara yaptığı yan etkiyi yok eder. İyi bir bulantı ilacıdır. Ameliyatlardan sonraki anesteziden kaynaklanan bulantılar, deniz ve araba tutmasındaki bulantılarda etkilidir.



Zencefilin doğum sonrasında annenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır. Sindirim sistemini düzenler, hızlandırır, enerji verir. Zencefil, İngiltere'de besin takviyesi olarak kabul edilmiştir. Kışın salepin üzerine tarçın yerine zencefil serperek içilmesi yorgunluğu alır, sinir sistemini düzeltir. Taze zencefil kökünden yapılan turşu sofralara güzel bir çeşni olmanın yanında sindirime faydalı bir takviye olur.



Zencefil, asırlar boyu iyi bir besin ve ilaç olarak güvenle kullanılmıştır. İnsanlar üzerinde yapılan deneylerde zencefilin hiçbir yan etkisine rastlanmamıştır. Zencefil aynı zamanda çok güçlü doğal bir romatizma ilacıdır. Bal ve toz zencefil karışımından hazırlanan macun, günde üç tatlı kaşığı yenildiğinde bel ve bacak ağrılarını, romatizmayı tedavi eder. Çinliler yüz yıllardır romatizmayı zencefil ile tedavi etmektedir. Faydalarını saymakla bitiremeyeceğimiz zencefil hakkında Alman bir uzman şöyle der: "Bir kızım olsaydı adını mutlaka zencefil koyardım."



Baş Ağrısı İçin:

Zencefil - Zencefil çayı, başınızda zonklayan damarları yatıştırır. Ayrıca, vücudun ağrı-algılayıcı kimyasallarının üretimini yavaşlatır ve dolaşımı kolaylaştırır. Çayı hazırlamak için, 1/3 çay kaşığı toz zencefili veya kıyılmış taze zencefili bir fincan sıcak suya karıştırın. Soğumaya bırakın, süzün ve ilk baş ağrısı belirtisinde için



Zencefil kanserli hücreyi öldürdü

Mide bulantısı, iltihaplanma ve vücuttaki ödemin atılmasına yardımcı olduğu bilinen zencefilin, kanser tedavisinde de etkili olduğu öne sürülüyor.

- Bir grup ABD’li bilim adamının yaptığı araştırmalar, yumurtalık kanseri hastaları için umut ışığı oldu.



Baharatçılarda ve süper marketlerde kolaylıkla bulunan zencefilin, pek çok sağlık sorununa iyi geldiği yıllardır konuşuluyor. Zencefil, mide bulantısının giderilmesine ve vücuttan iltihabın atılmasına yardımcı oluyor aynı zamanda afrodizyak etkisiyle de biliniyor.

ABD’deki Michigan Üniversitesi’nde yapılan bir dizi araştırma, zencefilin yakın gelecekte kanser tedavisinde de kullanılabileceğini ortaya koydu. ABD’li uzmanlar, zencefilin yumurtalık kanserinin tedavisinde kullanılabileceğini duyurdu.

Araştırmalarda, toz haldeki zencefil suda eritilerek kanserli hücreye uygulandı. Zencefilin kanserli hücreyi öldürdüğü ve kanserli hücrelerin kemoterapiye karşı direnç kazanmasını önlediği görüldü.

Gelecekte zencefilin kanser ilaçlarında kullanılabileceğini belirten uzmanlar, kesin etkinin belirlenmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulduğunu özellikle vurguluyor ve kanser hastalarını zencefile hücum etmemeleri için uyarıyor.
Zencefilin faydaları

Zencefil, mide bulantısı, şişkinlik ve kolik gibi sindirim problemlerine karşı başarıyla kullanılabilir. Yolculuk kusmalarına karşı etkilidir. Antiseptik etkisi sayesinde, mideye bağırsak enfeksiyonlarına ve hatta gıda zehirlenmelerine karşı kullanılabilir. Zencefil kandolaşımını uyarır ve böylece kanın yüzeysel bölgelere de rahatça ulaşmasını sağlar. Bu etkinliği sayesinde donuklarda, ısınmayan el veayakların ısıtılmasında çok önemli görevler üstlenebilir. Aynı zamanda yüksek kan basıncını da normalleştirebilir. Terletici ve ateş düşürücü etkileri vardır. Öksürük,grip, soğuk algınlığı ve öteki solunum yolları hastalıklarında, ısıtıcı ve yatıştırıcı etkiye sahiptir.

Ayrıca iştah açar ve kabızlığa karşı kullanılabilir. Nasıl ve Nerede Kullanacağız? Zencefil çayı olarak: Değirmende inceltilmiş yarım tatlıkaşığı zencefil, bir bardak dolusu soğuk suya eklenir,hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika hafif ısıda kaynatılır ve süzülür. Gerektiğinde bir bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir. Özellikle zayıf ve sinirsel etkiye açık mideler için çok yararlı bir bitkidir. Zencefil, mide ülseri olanların bile kullanabileceği özelliktedir.

Zencefilgiller familyasından anayurdu Hindistan ve Malezya olan etli rizomlu bitkidir.

Baharat olarak kullanılır. Tıbbi zencefilin tropik ülkelerde kültürü yapılır.

İştah açar.

Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür.

Kusmayı önler.

İshali keser. Bağırsak bozukluklarını giderir.

Soğuk algınlığında çabuk iyileşmeyi sağlar.

Bedeni ve zihni gücü artırır.

Cinsel istekleri kamçılar.

Kullanılması:

a) Araştırmalara göre; yapılan araştırmalarda ispatlanmıştır ki Zencefil kökü tozu, başta kusma, kinesiyaya (vapur, gemi, araba, uçak, tren vb vasıtaların sebep olduğu kusma, bulantı, kırgınlık ve baş dönmesi gibi rahatsızlıkların) etkili olduğu tespit edilmiştir.

b) Komisyon E’nin 05/05/1988 tarih 85 nolu ve 13/03/1990 tarih ve 50 nolu Monografi bildirisinde hazımsızlık ve kinesiya rahatsızlığına (seyahat hastalığı) karşı etkili olduğu beyan edilmiştir.

c) Homeopati’de; Zencefil kökünden elde edilen tentürün başta burun deliklerinin kuruması, öksürük, astım, romatizma, hazım rahatsızlıkları ve gırtlak ağrısına karşı etkili olduğu iddia edilmektedir.

d) Aroma tedavisi; Zencefil yağı başta ara doku iltihapları, bademcik iltihapları, iştahsızlık, dermansızlık, hazım rahatsızlıkları (şişkinlik ve kabızlık) seyahat hastalıkları (kinesiya) ve iktidarsızlığa karşı kullanılır.

e) Halk arasında; kusma, bulantı, baş dönmesi ve kırgınlık gibi seyahat sırasında çıkan rahatsızlıklar ile hamile kadınlarda kusma, baş ağrısı, migren, kramp, cinsel yetersizlik (iktidarsızlık), kokuşma, şişkinlik, kabızlık, grip, ishal ve terleme gibi rahatsızlıklar, mide ve karaciğer üşütmesi ve de kanı temizlemek ve inceltmek için kullanılır.

Açıklama: Kimyasal ilaçlarla (dimenhydrinat) ve Zencefil tozu ile ayrı ayrı gruplarla kinesiya hastaları üzerinde yapılan deney ve test sonuçlarından Zencefil tozunun hiçbir yan tesirinin olmadığı ve hastaları iyileştirdiği oysa kimyasal ilaçların hastaların merkezi sinir sistemine zarar verdiği görülmüştür.

Çayı: Bir kahve kaşığı ince kıyılmış Zencefil kökü demliğe konur. Üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 8-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir. Zencefil kökü çok acıdır. Bu nedenle genellikle diğer şifalı bitkilerle karıştırılarak çay harmanı yapılır.

Çay Harmanları:

Baharatı: Zencefil kökünden elde edilen toz veya eter yağı pasta, çorba, sulu yemekler, etli yemeklere aroma ve tat verici olarak katılır.

Homeopati’de: Zencefil kökünden 20gr ince kıyıldıktan sonra bir şişeye konur ve üzerine 80ml %70’lik Alkol ilave edilerek 4-6hafta bekletilir. Sonra süzülerek Homeopati’de <>ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla alınır.

Hastalığın belirtileri (semptom):
1) Mide ağır, sanki taş doluymuş gibi
2) Başa kan hücumu nedeniyle baş ağrısı ve migren
3) Baş ağırmış gibi hissedilmesi
4) Eğilince başın içi yere düşecekmiş gibi hissedilmesi
5) Astım ve gırtlak altı yanması
6) Burun kuru hissedilir ve tıkanıksa
7) Burunda kaşıntı olursa

Bu gibi hallerde Zencefil tentürü kullanılır.

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur fakat acı olması nedeniyle fazla kullanılamaz.

Zencefil, Ingwer, Zingiber officinale ROSCOE
Familyası: Zencefilgillerden, Ingwergewâchse, Zingiberaceae
Drugları: Zencefil kökü; Zingiberis rhizoma
Zencefil esansı; Zingiberis aetheroleum
Zencefil kökünden çay, esans, tentür ve natürel ilaç yapılır.

Giriş: Zencefilin asıl vatanı Hindistan olup buradan diğer ülkelere yayılmıştır. Günümüzde Jamaika, Çin ve Hint zencefili diye anılan çeşitli türleri vardır ve bunlardan en kalitelisi Jamaika zencefilidir. Mendoza Doğu Hindistan’dan Amerika’ya 1547 yılında getirmiş ve bu tarihten itibaren burada yetiştirilmeye başlanmıştır. Tarihte baharat olarak kullanılan zencefil pasta, bira ve şarap yapımında kullanılmış, çorba ve etli yemeklere katılmıştır. Zingiber kelimesi Hintçe singovera (boynuz gibi) kelimesinde türemiştir.

Botanik: Zencefil 1-2m boyunda çok yıllık bitki olup tropik ülkelerde yetişir. Kökleri yumru gibi birbirine bağlı, yatsı, boynuz gibi ve etlimsi olup bu köklerle çevresine yayılır. Oval şekilde kenarları bütün fakat hafif dalgalı, koyu yeşil renklidir. Yaprak bir gövdeye sarılan boru şeklindeki kısım, bir de gövdeye oturmuş olan iki kısımdan oluşur. Yapraklı sürgünler 1-2m boyunda olabilirken çiçek koçanını taşıyan sürgün 20cm boyundadır. Çiçek koçanı 4-6cm büyüklüğünde olup üzeri sıra sıra kiremitlerle dizilmiş gibidir. Bu kiremit şeklindeki esmerimsi yaprakların altından çıkan çiçek sapları üzerinde çiçekleri bulunur.

Yetiştirilmesi: Tropik ülkelerde yetiştirilen bitki Türkiye’nin sıcak bölgelerinde yazın dışarıda kışın içerde yetiştirilebilir.

Hasat zamanı: Sonbaharda yaprakları solup döküldükten sonra kökleri çıkartılarak iyice yıkanır, dış kabuğu soyulup ve bir gece soğuk suda bekletildikten sonra güneşte kurutulur.

Zencefil öyle bir bitki ki yumurtalık kanserinden, bulantıya kadar birçok derde şifa…
İşte zencefilin kanıtlanmış etki ve faydaları:

Ameliyat sonrası görülen bulantı ve kusmalara iyi geliyor

Kemoterapide; mide bulantılarının azalmasında çok etkili.

Deniz ve taşıt tutmasında ortaya çıkan bulantı ve kusmalara

Hamileliğe bağlı bulantı ve kusmalarda da etkili.

Diabette kan şekerinin dengede tutulmasında etkili.

Zayıflama tedavisinde etkili. Zayıflama tedavisinde kan şekerini dengede tutmakta olan etkisinden dolayı tok tutucu ve metabolizmanın yavaşlamasını engelleyici etkisi ile rahat kilo verimini sağlıyor.

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında ve soğuk algınlığında kullanılıyor.

Kolestrolü düşürücü ve kanın pıhtılaşmasını engelleyici etkisi var.

Beynin çalışması ve gücü üzerine de etkili.

Kan şekerinin dengede tutmaktaki etkisi ile kanda beynin enerji kaynağı olan glikoz yani kan şekeri sürekli kullanılabilir olduğundan pozitif etkisi var.

AŞAĞIDA BİR HABER:
CNN TÜRK İnternet Sitesi -15.05.2009

Zencefilin kanser hastalarına faydası

Bilim adamlarının kanserle ilgili araştırmaları sürerken, şimdiye kadarki çalışmaların ilgi çeken sonuçları arasında daha önce bazı mide rahatsızlıklarında kullanılan zencefilin kanser tedavisi sürecindeki mide bulantılarına karşı yardımcı olmasının belirlenmesi de yer alıyor.

Amerikan Kilinik Onkoloji Derneğinin (ASCO) Başkanlığını yapan ve Şikago Üniversitesi kan kanseri uzmanlarından Dr. Richard Schilsky, konuya ilişkin sunumun yapıldığı ASCO toplantısındaki açıklamasında, zencefilin binlerce yıldır mide rahatsızlıklarında kullanıldığını anımsatarak, kanser hastalarının acılarını azaltmak için ne yapabileceklerini sürekli sorduklarını, araştırmaların da tedavi sürecinde mümkün olduğu kadar düşük dozda kullanılan zencefilin bu konuda çok iyi sonuç verdiğini gösterdiğini kaydetti.

New York Rochester Üniversitesinde kemoterapi uygulaması yapılan ve mide bulantısına karşı standart ilaç verilen 614 kanser hastasından bir bölümüne plasebo (fonksiyonu olmayan madde), bir bölümüne ise çeşitli dozlarda toz zencefilin kapsül içinde verildiğini anlatan uzmanlar, toz zencefil alan hastaların tümünde mide bulantılarının azaldığının tespit edildiğini belirtti.

Araştırmacılar zencefilin mide bulantısını azaltıcı etkisinin nedeninin henüz tam olarak bilinmediğini kaydetti.

Uzmanlar, kullanım miktarına bağlı olarak zencefilin pişirilmiş yiyeceklerle alınmasının da mümkün olabileceğini belirtiyor.

Iressa ve Tarceva ilaçlarının kullanımı

ASCO toplantısında sunulan bir başka araştırma ise, akciğer kanseri vakalarıyla ilgili çalışmaların Iressa ve Tarceva gibi ilaçların tedavi sürecine sağladıkları katkı konusunda yeni bulguları ortaya koydu.

Kanser vakalarının ancak yüzde 10 ila 15'inde kısmen yararlı olabildiğine yönelik 2004'te yapılan bir araştırmanın sonuçları doğrultusunda ABD'deki Iressa tabletlerinin satışlarının büyük oranda azaltıldığını anımsatan araştırmacılar, daha sonraki araştırmaların Iressa'nın çoğu Asyalı kadın olan ve özellikle sigara içmeyen hastalar üzerinde çok daha yüksek düzeyde olumlu sonuç verdiğini ortaya koyduğunu anlattı.

Bu araştırmanın, Iressa'nın ABD pazarında yaygın olarak satılmaya başlamasının önünü açabileceği belirtiliyor.

Türkiye'de de akciğer ve pankreas kanserli hastaların tedavi sürecinde ilgili testlerden sonra alınan sonuçlara göre, Iressa (Gefitinib) ve Tarceva (Erlotinib) ilaçları kullanılarak, tedavide başarı oranı artırılmaya çalışılıyor.

Kemoterapiye göre yan etkisi çok daha az olan bu gibi ilaç tedavileri ve özellikle Iressa ve Tarceva'nın kullanımına ilişkine araştırma sonuçlarının ASCO toplantısından sonra, bu ay içinde yayımlanması bekleniyor.

Neuroblastoma hastalarında yeni bağışıklık tedavisi

Çocuklarda görülen otonom sinir sistemi tümörü veya böbreküstü bezinin medulla bölümünde ortaya çıkan bir tümör olarak da bilinen ve ölümle sonuçlanabilen kanser hastalıkları arasında yer alan neuroblastoma hastaları için yeni geliştirilen bağışıklık tedavisiyle ilgili bir araştırma da ASCO toplantısında sunulan raporlar arasında yer aldı.

Vücudun bağışıklık sistemi proteini (monoklonal antikor) güçlendirerek tümörün bağışıklık sistemi tarafından yok edilmesine yardımcı olan yeni tedavi, bu kanserin tedavisinde yıllardır kullanılmakta olan benzeri bir sistemin biraz değiştirilmesiyle uygulanıyor.

Söz konusu rapora göre, 2 yıl süreyle önceki sistemin uygulandığı çocuklarda tümörün tekrar oluşmasının veya ölümle sonuçlanmasının engellenmesi oranı yüzde 46 oranında gerçekleşirken, yeni sistemde bu oran yüzde 66'ya kadar yükseldi.

Çocuk hastalarda 2 yıldan fazla yaşama oranının önceki uygulamada yüzde 75, yeni uygulamada ise yüzde 86 olduğunu da ifade eden araştırmacılar, bunun "neuroblastoma konusunda büyük bir atılım olduğu, kanser olan çocuklara yönelik tedavi sürecine yeni bir standart getirdiği" düşüncesini dile getiriyor.

Yeni sistemin 226 neuroblastoma hastası çocuk üzerinde uygulandığını, bulguların da bu uygulamalar sonucu elde edildiğini belirten araştırmacılar, sistemin, Ulusal Kanser Enstitüsü araştırmacıları tarafından deneme uygulanmasına başlandığını kaydetti.

ÜZERLİK OTU


Üzerlik otu: (Syrische / Steppenraute / Hermale / Harmel / Harmal / Peganum harmala / Nazarotu / Peganum / African rue) Mayıs-Ağustos ayları arasında yeşilimsi-beyaz renkli çiçekler açan, 30-50 cm boyunda, çok yıllık otsu bir step bitkisi. Daha çok kumluk ve taşlık yerlerde, mezarlıklarda görülür. Gövdeleri yatık ve otsudur. Yapraklar çok parçalıdır. Çiçekler uzun saplı ve tek tek bulunur. Meyveleri çok tohumlu, toparlak şekilde bir kapsüldür. Tohumları kırmızımsı kahverengidir.



Türkiye’de yetiştiği yerler: Orta Anadolu.



Kullanıldığı yerler: Çoğunlukla tohumları kullanılır. Tohumlarında hamin, harmalin, peganin gibi alkaloitler vardır. Kurt düşürücü ve narkotiktir. Halk arasında egzama, basura karşı ve tütsü olarak kullanılır.



Baş ağrılarına üzerlik otu


Çok çeşitli sebeplerden dolayı ortaya çıkan baş ağrıları, bu nedenlere etkili olan şifalı bitkilerle tedavi edilebiliyor. Ancak, ısrarlı ağrılarda mutlaka doktora görünmelisiniz.


BEL AĞRILARINI DA DİNDİRİYOR


Halk arasında nazar otu olarak da bilinen üzerlik otunun kök ve tohumlarından faydalanılıyor. Harmalin, harmin, harbamol ve peganin içeriyor. Bağırsak parazitlerini düşürücü, terletici ve adet söktürücü etkisi bulunuyor. Sinir sistemini rahatlatıcı olarak da kullanılabiliyor. Bu ottan elde edilen öz, ateş düşürücü özellik taşıyor. Bel ve baş ağrılarını dindiriyor, gözleri kuvvetlendiriyor, kalp çarpıntısını önlüyor, sinirleri teskin ederek, histeriye iyi geliyor. Nefes yolları hastalıklarına karşı da etkili olan üzerlik otu çayı, kan pıhtılaşması, damar tıkanması durumlarda da etkili oluyor. Ayrıca bayılma, sersemleme, yorgunluk ve halsizlik ile adale zafiyetine iyi geliyor.



UZERLİK(Peganum harmala)



· Ruhsal sıkıntıları; Histeriyi giderir. Karın ağrısını geçirir.

· İdrar söktürür, Böbrek ye mesane ağrısını hafifletir.

· Cinsel gücü artırır .Hanımlarda hamileliği kolaylaştırır.

· Regl söktürür,

· Hemoroide etkilidir,

· Kalp çarpıntısı ve Nefes darlığına iyi gelir.



Üzerlik (nazar otu) : Sedef otu giller familyasından; Afrika, Asya ve Amerika'nın sıcak bölgelerinde yetişen, tek tek beyaz çiçekli, çok dallı bir bitkidir. 35 cm kadar boyunda, çok yıllık, otsu bir step bitkisidir. Çiçekleri yeşilimsi beyaz renktedir. Meyvesi basık küre şeklinde bir kapsüldür.



Tohumlarının içeriğinde harmalin, harmin, harmalol, peganin adlı glikozitler ve kırmızı boya maddesi vardır.



Faydası : Sinir sistemini uyarır Balgam söktürür. Mide ve kulunç ağrılarında faydalıdır. Sulu egzamada şikayetleri giderir.

SÖĞÜT


Söğüt (Salix), söğütgiller (Salicaceae) familyasından Salix cinsini oluşturan boylu ağaç veya bodur çalı halinde, çoğunluğu kışın yaprak döken, ender olarak da her dem yeşil kalan odunsu bitkiler

Tek bir pul ile örtülmüş olan tomurcuklar çoğunlukla sürgüne yatmıştır. Sürgünler üzerindeki dizilişleri çok sıralı sarmal birkaç türünde almaşık dır ve tepe tomurcukları pseudoterminal dır



Yapraklar parçalanmamış, sadedir. ve uzun şerit halinde veya eliptik yapıdadır; kenarları tam veya bezeli ve ince dişli, kaba dişli, dilimli dişlidir.Genel olarak kısa saplıdır.; çoğunlukla kulakçıkları vardır



Yan durumlu çiçek kurulları başak halinde dik durular. Bazı türlerde çiçek açmak yapraklanmadan önce, bazılarında ise aynı zamanda olur. Bir cinsli ikievcikli ve entomogamdırlar



Söğütler gayet kolay kök yapabildiğinden, tohumları da kısa zamanda çimlenme özelliğini kaybettiğinden, üretilmelleri hemen her yerde çelikle ve kök sürgünü ile olur



Tıbbi özellikler



Eski Sümer ve Mısır kayıtlarında söğüt ağacı kabuğunun ağrı ve ateş tedavisinde kullanıldığı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. M.Ö. 5.YY'da Yunanlı doktor Hipokrat söğüdün ilaç olarak kullanımından bahsetmiştir. Amerika yerlilerinin de söğüdü tedavi amacıyla sık sık kullandığı bilinmektedir



Söğüt ağacı kabuğundaki aktif madde Salisin'dir. Kristal formu ilk olarak 1828'de Fransız eczacı Henri Leroux tarafından izole edilmiştir. Saf formu İtalyan kimyager Raffaale Piria tarafından elde edilmiştir. Suda çözündüğü zaman asit özelliği gösterdiğinden (ph 2.4) Salisilik asit olarak adlandırılmıştır

1897'de Felix Hoffmann sentetik olarak salisin'in değiştirilmiş bir formunu elde etmeyi başardı. Yeni bileşik salisilik asitten daha az mide problemlerine yol açıyordu. Bu yeni ilaç, yani Asetil Salisilik Asit Hoffman'ın işvereni olan Bayer firması tarafından Aspirin olarak adlandırıldı ve dünyanın en çok kullanılan ilacı haline geldi




SÖĞÜT





Latince ismi : Salix alba

Bilimsel sınıflandırma

Alem:


Plantae

Bölüm:


Magnoliophyta

Sınıf:


Magnoliopsida

Takım:


Malpighiales

Familya:


Salicaceae

Cins:


'''''Salix L.



Söğüt (Salix), söğütgiller (Salicaceae) familyasından Salix cinsini oluşturan boylu ağaç veya bodur çalı halinde, çoğunluğu kışın yaprak döken, ender olarak da her dem yeşil kalan odunsu bitkiler

Tek bir pul ile örtülmüş olan tomurcuklar çoğunlukla sürgüne yatmıştır. Sürgünler üzerindeki dizilişleri çok sıralı sarmal birkaç türünde almaşık dır ve tepe tomurcukları pseudoterminal dır



Yapraklar parçalanmamış, sadedir. ve uzun şerit halinde veya eliptik yapıdadır; kenarları tam veya bezeli ve ince dişli, kaba dişli, dilimli dişlidir.Genel olarak kısa saplıdır.; çoğunlukla kulakçıkları vardır



Yan durumlu çiçek kurulları başak halinde dik durular. Bazı türlerde çiçek açmak yapraklanmadan önce, bazılarında ise aynı zamanda olur. Bir cinsli ikievcikli ve entomogamdırlar



Söğütler gayet kolay kök yapabildiğinden, tohumları da kısa zamanda çimlenme özelliğini kaybettiğinden, üretilmelleri hemen her yerde çelikle ve kök sürgünü ile olur



Tıbbi özellikler



Eski Sümer ve Mısır kayıtlarında söğüt ağacı kabuğunun ağrı ve ateş tedavisinde kullanıldığı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. M.Ö. 5.YY'da Yunanlı doktor Hipokrat söğüdün ilaç olarak kullanımından bahsetmiştir. Amerika yerlilerinin de söğüdü tedavi amacıyla sık sık kullandığı bilinmektedir



Söğüt ağacı kabuğundaki aktif madde Salisin'dir. Kristal formu ilk olarak 1828'de Fransız eczacı Henri Leroux tarafından izole edilmiştir. Saf formu İtalyan kimyager Raffaale Piria tarafından elde edilmiştir. Suda çözündüğü zaman asit özelliği gösterdiğinden (ph 2.4) Salisilik asit olarak adlandırılmıştır

1897'de Felix Hoffmann sentetik olarak salisin'in değiştirilmiş bir formunu elde etmeyi başardı. Yeni bileşik salisilik asitten daha az mide problemlerine yol açıyordu. Bu yeni ilaç, yani Asetil Salisilik Asit Hoffman'ın işvereni olan Bayer firması tarafından Aspirin olarak adlandırıldı ve dünyanın en çok kullanılan ilacı haline geldi



Ak söğüt


Ak söğüt (Salix alba), söğütgiller (Salicaceae) familyasına ait, 25-30 m. boylarında bir söğüt türü


Gevrek söğüt (Salix fragilis), söğütgiller (Salicaceae) familyasından anavatanı Avrupa, Asya ve Türkiye olan bir söğüt türü



20 m’ye kadar yükselir, gövde 1 m çap yapar. Kabuk koyu, çatlaklı, tacı yuvarlak veya ince uzundur. Dallar kahverengimsi yeşil, kalın, düz, parlak, önceleri tüylü, sonraları tüysüz, kolay kırılır. Tomurcuklar ince uzun, ucu sivridir. Kulakçıklar vardır veya yoktur. Yaprak sapı 2-7 mm, tüylü veya tüysüz, yapraklar mızraksı veya geniş mızraksı, 8-10 × 1-1.6 cm'dir. Üst yüzü soluk, tüysüz, alt yüzü donuk yeşil, orta damar tüylü; dibi kama şeklinde, kenarı dişli, ucu uzun ve sivridir. Erkek kedicikler 3-5 cm × 4-6 mm'dir. Çiçek sapı 1 cm, 0-3 yaprakçıklı, ekseni tüylüdür. Brahteler sarı veya donuk sarıdır. Erkek çiçekler 2 stamenli (erkekorgan), filamentlerin dibi bazen tüylüdür. Anterler ise sarıdır. 2n = 76, bazen 38, 114

Ekoloji ve Fenoloji

Çiçek ve yapraklar nisan ayında açar. Çiçekler iki evciklidir. Tohumlar Mayıs ve Haziran aylarında olgunlaşır. Ortalama ömrü 200 yıl kadardır. En iyi gelişmeyi drenajı kötü, taşmış, derin topraklarda yapar. Fakat ağır topraklarda bol güneş ister. Kireçli topraklarda da iyi gelişme gösterir



Odun yapısı ve kullanımı

Odunu, pembemsi, yumuşak, hafif, gevrek (kolay yarılır) ve kolay eğrilir. Çocuk oyuncukları yapımında ve de mangal olarak kullanılır. Ayrıca halk tarafından hastalıkların tedavisinde kullanılır. İçeresinde aktiv bir karışım olan salisilik asit bulunur



Üretimi

Tohumlar rüzgarla dağılır. Tohumlar kısa ömürlüdür. Çelikle çok kolay üretilir. Mart aylarında yarı odunsu çelikler toprağa dikilmek suretiyle kolayca köklendirilir



Kültivarlar

Salix fragilis cv.'Bullata' - Büyük çalı veya küçük bir ağaçtır; 3-6 m'ye kadar uzanır. İlk yıllarda sarı-yeşil renklidir. Yapraklar mızraksı koyu yeşildir. Çıplak saplı gösterişli büyük kedicikleri ile dikkat çeker



Salix fragilis cv.'Belgium Red' - 15-20 m uzunluğunda büyük bir ağaçtır. İlk yıllarda doygun kırmızı renklidir


Söğüt Suyu (Willow Water)

Geçtiğimiz kış, daha önceden de duyduğum ancak uygulamaya vakit bulamadığım bir tekniği denemeye karar verdim. Teknik, söğütten kesilen parçaların suyun içerisinde birkaç hafta bekletilerek, ağaçlarda kök oluşumuna yardım edecek ve zayıf ağaçların üzerindeki stres yükünü azaltacak olan bir su üretme işlemiydi. Bu teknik, şu anda ticari olarak bulabildiğimiz köklendirici hormonların olmadığı dönemlerde üretim amaçlı olarak kullanılıyordu.



Söğüt (Salix türleri) yılın herhangi bir döneminde 12-15 mm. kalınlığındaki dallarından kesilecek parçaları suya koyduğunuzda birkaç hafta içinde kolayca kök vermesi ile bilinir. Hemen hemen bütün kesilmiş dallar kendiliğinden kök vereceğinden, kesilen bölümlere köklendirme hormonu uygulamaya da gerek yoktur





Dere kenarlarında, çayırlarda ve sulak alanlarda görülür. Hızlı büyüyen, adını, yapraklarının alt yüzeyini, genç sürgünlerini ve tomurcuklarını kaplayan yumuşak, beyaz tüyler derinden alır. Kabuğu gençliğinde gri renktedir. Ağaç yaşlandıkça esmer renk alır ve çatlar

SOĞAN


Latince ismi : Allium cepa

Bitki özellikleri: Tedavi amacıyla, bildiğimiz kuru soğan kullanılır. Kuru soğanın filizlenmemiş olması gerekir.



Bileşim: Aliin, propanthialoxid, aliicin içerikli uçucu yağ, özellikle C vitamini, pektin, insülin.



Kullanım alanları ve biçimleri: Soğanın özellikle biz Türklerin yaşamındaki yeri çok önemlidir. Ama onu pişirerek ve kızartarak yararsız hale getirmekte de herhalde üstümüze yoktur. Halbuki, soğanı doğal haliyle tüketmemiz gerekir. Çünkü soğan, sarımsak kadar olmasa da, insanoğluna oldum olası lezzet ve sağlık sunmuş önemli bir sebzedir. Ama onu yalnızca sebze olarak tanımlamak herhalde haksızlık olurdu.



Günümüzün soğanı, batı Asya kökenli yaz soğanı ve güney Sibirya kökenli kış soğanı olarak tanımlanabilecek iki ayrı türün karışımından türetilmiştir. Yaz soğanı yakıcı, kış soğanı ise daha az yakıcı özelliğe sahiptir. Ama yararlılık açısından farkları yoktur.



Soğan, zengin vitaminler içeren, güç ve sağlık kazandıran bir sebzedir. Onu elden geldiğince çiğ tüketmek doğru olur. Soğan özsuyu, sütle karıştırılarak içilebilir. Çiğ olarak tüketildiğinde mideyi güçlendirir, sindirim sistemini uyarır, idrarı arttırır. Şeker hastalığını tedavi edemez ama, kan şekerini düşürebilir. Mukozanın kan dolaşımını uyarır. Grip, nezle, gırtlak iltihabı ve öksürüğü önleyici olarak kullanılabilir. Soğuk algınlığında çocuklara, ince kıyılıp ezilerek, balla karıştırılan soğan yedirilir. Öksürük ve hatta boğmacada soğan şurubu çok rahatlatıcıdır. Orta boy bir soğan ince kıyılır, 2-3 yemek kaşığı toz şekerle karıştırılır, 1 çay bardağı su eklenerek, 2-3 dakika hafif ısıda kaynatılır. Kaynamadan sonra 2-3 saat bekletilir ve posası sıkılır. Gün boyunca 5-6 kere, 1-2 çay kaşığı kullanılır. Afiyet olsun.



Yan etkiler: Duyarlı mideleri rahatsız etmesinin dışında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.



Soğan kalbi güçlendirir


İdrar söktürücü olan soğan, vücuttaki toksinlerin atılmasında ve kanın temizlenmesinde etkili olur. Midevidir: İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Hafif müshil etkisi vardır. C vitamini yönünden zengin olduğu için vücudun savunma sistemini güçlendirir. Soğuk algınlığının atlatılmasında ve yüksek ateşin düşürülmesinde etkilidir. Son zamanlarda yapılan bazı araştırmalara göre, soğanın kalbi güçlendirdiği ve koroner damarları genişlettiği ileri sürülmektedir. Bu etkileri için; yeşil ya da kuru soğan, çiğ ya da pişmiş olarak bolca yenilebilir. Ayrıca soğan böcek ve arı sokmalarında iyileştiricidir. Çıbanların baş vermesini ve iyileşmesinin hızlanmasını sağlar.



Soğan suyuyla zinde kalın


Günümüzün yorucu şartları altında kendinizi iyi hissetmek için Mısırlı, Fransız, Çinli ve hatta Japonlar'ın geleneksel besin maddelerini kullanarak, zindeliğinize yeniden kavuşmanız mümkün. Örneğin Fransızlar gün boyu zindelik amaçlı her sabah bir parça soğan tüketirdi. Araplar ise daha genç ve sağlıklı görünebilmek için soğan suyunu balla karıştırarak gün boyunca içerlerdi. Yüzyıllardır Avrupa'dan Mısır'a, eski Roma'dan Çin'e ve hatta Japonya'ya kadar birçok ülkede tedavi amaçlı kullanılan sarımsak da; mide asidini düzenleyip, sindirime yardımcı oluyor ve kan akışını hızlandırıyor. İçerdiği maddeler sayesinde derinin kendini yenilemesini hızlandıran safran ise sağlıklı ve canlı bir görüntüye sahip olmanıza yardımcı oluyor. Demir ve çinko bakımından çok zengin bir besin maddesi olan midye; oksijeni hücrelere taşıyor ve metabolizmanın gelişmesini sağlıyor. Ayrıca midye, 18 mikrogram B12 vitamini içeriyor. Çikolata; enerji ve mutluluk veren en özel besin maddelerinden biri olmayı sürdürüyor. Çikolata, rahatlama duygusunun yanı sıra olaylara daha olumlu bakma hissi uyandırıyor.



Soğan şifa kaynağı

İçinde bol miktarda A,B ve C vitamini bulunan soğan, kalp ve prostat bozukluğu, sinir zafiyeti, cilt hastalıkları ve cinsel iktidarsızlık gibi birçok hastalığa iyi geliyor.

Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, soğanın kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklara iyi geldiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı attığını bildirdi. Soğanın, vücuttaki fazla tuzu da dışarı attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydetti.

Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü belirtti.

Ağızdaki soğan kokusunun giderilmesi için yemekten sonra ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu belirten uzmanlar, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yerde saklanması gerektiğini, çünkü soğanın patateslerden salınan nemle yumuşadığını ifade etti.



Soğan neye iyi geliyor

Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklarda çok fayda verdiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı attığını bildiriyor. Soğanın, vücuttaki fazla tuzu da dışarı attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydediyor.

Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü bildiriyor.


Uzmanlar, ağızda soğan kokusunu gidermek için yemekten sonra biraz ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu söylüyor. Uzmanlar ayrıca, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yere kaldırılması gerektiğini, çünkü soğan ve patatesin birbirini etkilediğini ve soğanın, patateslerden salınan nemle yumuşadığını hatırlatıyor,



Çin’de 238 prostat kanseri hastası ve 471 sağlıklı erkeğin katılımıyla yapılan araştırmada, deneklere 122 gıda maddesini ne sıklıkla yedikleri soruldu. Sonuçları Journal of National Cancer Institute’ta yayınlanan araştırmada, soğangillerden günde 9 gramdan fazla yiyenlerde prostat kanserine yakalanma riskinin, bu gıdalara fazla itibar etmeyenlere göre yüzde 50 oranında daha az olduğu saptandı.


Soğan familyasından ürünler arasında soğan, soğancık, sarmısak, frenk soğanı ve pırasa bulunuyor.


Araştırmada, yeşil soğanın hastalığa karşı en koruyucu soğan türü olduğu da tespit edildi.


Araştırmaya göre, günde yaklaşık 3 gram yeşil soğan alan bir kişinin prostat kanserine yakalanma olasılığı yüzde 70 oranında azalabiliyor. Aynı miktarda sarmısak tüketenlerde ise prostat kanseri riske yüzde 53 oranında azalıyor.


Sofralarımızın en vazgeçilmezi olan soğan, aslında bu durumu o kadar hak ediyor ki, bir çok sebze piştiğinde vitaminlerinin büyük bir kısmını kaybettiği halde soğan sahip olduğu vitaminleri korumaya devam ediyor.


Antibiyotik Kardeşler
Sarımsağın kardeşi soğan da tıpkı kardeşi gibi antibiyotik vazifesi görür.


Bronş Açıcı
Soğanın bir özelliği de bronşları açmasıdır. Bronşları çalıştırarak öksürüğü söktürür. Akciğer rahatsızlıklarını, astım nöbetlerini, grip ve soğuk algınlığını çok kısa sürede ve kolayca atmaya yardımcı olur.


İçinde Ne Var
Soğanın içinde bolca A, B, ve C vitaminlerinin yanı sıra fosfor, kükürt, iyotsilis gibi vücudumuza çok yararlı maddeler bulunduğu gibi antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım artırıcı fermentler ve kandaki şeker oranını düşürücü glükokinin madde bulunur.


Üre Miktarını Düşürür
Soğan vücudunuzdaki fazla suyu almakla en iyi idrar söktürücülerden biri olarak üreyi düşürüp sodyumu atar.






Salgı Bezlerini Çalıştırır
Soğan sinirleri yatıştırır, zihni yorgunluğu, kalp çarpıntısını, ruhi sıkıntıları giderir. Bütün salgı bezlerinizi çalıştırdığı için bu gibi şikayetlerde faydasını görürsünüz.


İnsülin Artırıcı
Soğanın sunacağı en iyi hizmetlerden birisi de pankreas guddesini çalıştırıp insülin ifrazatını artırarak kandaki şeker seviyesinin düşürülmesidir. Şeker hastaları her yemekte küçük de olsa (arpacık soğan ya da daha tatlı cinsi olan kırmızı soğan tercih edilebilir) bir, iki tane soğan yerlerse kanın asitliğini gidererek, şekerlilerin susuzluk ihtiyacını giderir.


Bu arada bağırsakları dezenfekte ettiğini ve bağırsak kurtlarının düşmesine de yardımcı olduğunu belirtmek gerek.


Kalp Dostu
Soğan aynı zamanda kalbinizin de dostudur. Hormonların dengeli çalışmasını sağlayarak vücudunuzu dinçleştirir, dayanıklılığını artırır, yaşlanmayı geciktirir ve bununla beraber kemiklerin, dişlerin ve kan damarlarının sağlam olmasını sağlayıp karaciğeri dezenfekte eder ve onu zehirden arındırır.

SEMİZ OTU


Semizotu Semizotugiller familyasından bir bitki olup yaprakları salata olarak, ya da ıspanak gibi pişirilerek yemeklerde kullanılan bir sebzedir. Kökeni Orta Doğu ve Hindistan olmakla birlikte dünyanın birçok bölgelerinde bulunmaktadır. Sebzeler arasında en fazla miktarda Omega-3 içerdiği anlaşılmıştır.
Semizotunun faydaları

Semizotunun, kanama hastalıklarında ve peklikte çok faydalı olduğunu kaydeden uzmanlar, kanı temizlediğini, bol idrar söktürdüğünü, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizlediğini, sinir krizleri ve beyin yorgunluğunu geçirdiğini, böbrekteki kum ve taşı döktüğünü bildiriyor.

Semizotunun, şeker hastalarının susuzluğunu azalttığını, şişmanlara kilo verdirdiğini belirten uzmanlar, semizotu, yeşil salata olarak yenirse faydasının fazla olduğunu ifade ediyor

Semizotu, en çok 30 cm. kadar boylanabilen bir ya da çokyıllık otsu bir bitkidir. Yuvarlağa yakın oval biçimli, yeşil renkli etli ve sulu yaprakları vardır. Bu yapraklar ile yine etli ve sulu olan yaprak sapları yenilir.

Bitkinin küçük çiçekleri genellikle sarı, bazen eflatun, pembe ya da kırmızı renkli olur. Erselik özellikler taşıyan çiçeklerinin döllenmesiyle olgunlaşan küçük kapsül durumundaki meyvelerinin içinde çok sayıda siyah renkli minik tohum bulunur. Kültür çeşitlerinin yaprakları daha irice ve yabanilerininki küçük olan semizotunun kıymalı ve pirinçli yemeği yapılır. Ayrıca semizotu yapraklan, çiğ olarak öylece ya da salatalara katılarak yenilir.

BESİN DEĞERLERİ

100 gr. taze semizotunun besin değerleri şunlardır: 32 kalori; 2 gr. protein; 3,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,4 gr. yağ; 1,4 gr. lif: 4 mgr. fosfor; 40 mgr. kalsiyum; 0,2 mgr. demir; 80 mgr. sodyum; 45 mgr. potasyum; 180 IU A vitamini; 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0,03 mgr. B6 vitamini ve 8 mgr. C vitamini.

SAĞLIĞIMIZA YARARLARI

Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra;

* Semizotu, içerdiği yüksek oranlı lifiyle peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelir.

* Yaşlı, hasta ve diyet yapan kişiler için çok uygun bir sebzedir.

* Semizotunun içerdiği omega 3 doymamış yağlar, balıklarınki ile kıyaslanabilecek düzeydedir: Geleneksel olarak gut hastalığına, baş ağrısı ve bedendeki diğer ağrılara iyi geldiğine inanılmaktadır. Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar, semizotunun sağlığa yararlı bu etkisinin varlığını doğrulamaktadır.

* Semizotunun, kanama hastalıklarında ve peklikte çok faydalı olduğunu kaydeden uzmanlar, kanı temizlediğini, bol idrar söktürdüğünü, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizlediğini, sinir krizleri ve beyin yorgunluğunu geçirdiğini, böbrekteki kum ve taşı döktüğünü bildiriyor.

* Semizotunun, şeker hastalarının susuzluğunu azalttığını, şişmanlara kilo verdirdiğini belirten uzmanlar, semizotu, yeşil salata olarak yenirse faydasının fazla olduğunu ifade ediyor.

Sayılan bütün bu etkileri için semizotu, diyete katılıp bolca yenilmelidir.

GENETİK BİLİMCİLER MUCİZE BİTKİ İLAN ETTİLER
Fasulye kadar semizotunun da hastalıklara iyi geldiği kaydedildi. Uzmanlar, özellikle genetik bilimciler tarafından mucizevi besin olarak gösterilen semizotunun yararlarını şöyle sıraladı: Kanı temizler. Sinir krizlerini önler. Beyin yorgunluğunu alır. Böbreklerdeki kum ve taşları döker. Şeker hastalarının susuzluğunu azaltır. Diyet sırasında sıklıkla tüketilmelidir. Çünkü kilo verdirir.




Kalp sağlığınızı semizotu ile koruyun

Tedavi maliyeti yüksek hastalıkların başında gelen kalp rahatsızlığından ucuz hatta sıfır maliyetle korunmak mümkün. Nasıl mı? Semizotu yiyerek, çay veya üzüm suyu içerek. Buna düzenli yürüyüş de eklenecek olursa kalp krizi geçirme riski yüzde 98 oranında azalıyor. Son yıllarda özellikle genç yaştaki insanlar kalp krizi nedeniyle ölüyor. İstatistiklere göre, dünyada her sene 17 milyon insan kalp krizi sebebiyle ölüyor. Türkiye`de ise nüfusun yüzde 20`si koroner kalp hastalıklarının tehdidi altında yaşamını sürdürüyor. Oysa, tedavi maliyeti milyarlarca lirayı bulan kalp hastalıklarından korunmak için ekonomik yöntemler var. Sadece semiz otu tüketilmesi, çay veya üzüm suyu içilmesi, düzenli spor yapılması kalp krizinden korunmak için yeterli. Amerika New York Presbyterian Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Özgen Doğan, kalp sağlığında önemli olanın koruyucu tedbirler olduğu belirterek, semizotunun, üzümün ve çayın kalbi koruduğunu, kriz geçirme riskini önemli ölçüde azalttığını vurguluyor. Nabız Dergisi`nde yayınlanan röportajda, üzüm ve çayı `kalbe dost besinler` olarak tanımlayan Dr. Doğan, zeytinyağı tüketilmesini de öneriyor. Kalori sorunu olmayanların gün içinde istedikleri kadar üzüm suyu içebileceğini belirten Dr. Doğan, `Üzüm gibi antioksidan etkisi ve kan damarlarındaki pıhtıyı azaltması nedeniyle, çay da kalp krizi riskini düşürüyor. Günde 2-3 bardak çay ise kalbi koruyor. İçeriğinde Omega-3 maddesi bulunan semizotu da kalbi koruyan ekonomik ürünlerden. Türkiye`de ucuz ve kolay elde edilebilmesi açısından bir şans olarak görülen semizotundaki Omega-3`ün düzenli tüketilmesi kandaki kolesterolü normal seviyede tutuyor. Ayrıca kanı incelterek pıhtılaşmayı engelliyor. Badem ve fındıktan da Omega-3`ü elde etmek mümkün.` diyor. Dr. Özgen Doğan`ın önerileri arasında kalbi koruyan `bedava` sporlar da var. Doğan`ın verdiği bilgilere göre, 30 dakika yürümek kalp krizi riskini yüzde 50, haftada iki kez yüksek tempoda yürümek yüzde 80, haftada üç-dört kez yüksek tempoda yürümek de 90 ve haftada beş günden fazla yüksek tempoda yürümek yüzde 98 oranında azaltıyor. Acıbadem Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tayyar Sarıoğlu da hayvansal ve doymuş yağların, zengin beslenme alışkanlığının kalp hastalıklarını tetiklediğine dikkat çekiyor. Sigara tüketimini ülkemiz için ayrı bir felaket olarak tanımlayan Dr. Sarıoğlu, hızlı şehirleşmenin getirdiği fiziksel hareketsizliğin, egzersizden uzak, spor alışkanlığı olmayan bir yaşam biçiminin kalp hastalıklarını hızlandırdığını belirtiyor. Kalbiniz için altın kurallar İdeal kilonuzu koruyun. Sıvı yağ (zeytinyağı, mısırözü yağı) içeren ve meyve, sebze, tahıl ve lifli besin ağırlıklı bir diyet uygulayın. Kolesterol düzeylerini ve kan basıncını yükseltebileceğinden dolayı alkol kullanmaktan kaçının. Yüksek kan basıncı ve diyabet için tedavi uygulayın. Sigarayı bırakın. Stresle baş etme eğitimi alın Koroner kalp hastalığı risk analizi yaptırın.

SEMİZOTUNUN ŞEKLİ DE DAMAR SİSTEMİNE FAYDASINI ZATEN GÖSTERİYOR...

Semizotunun, kanama hastalıklarında ve peklikte çok faydalı olduğunu kaydeden uzmanlar, kanı temizlediğini, bol idrar söktürdüğünü, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizlediğini, sinir krizleri ve beyin yorgunluğunu geçirdiğini, böbrekteki kum ve taşı döktüğünü bildiriyor.

Semizotunun, şeker hastalarının susuzluğunu azalttığını, şişmanlara kilo verdirdiğini belirten uzmanlar, semizotu, yeşil salata olarak yenirse faydasının fazla olduğunu ifade ediyor

Semizotu, en çok 30 cm. kadar boylanabilen bir ya da çokyıllık otsu bir bitkidir. Yuvarlağa yakın oval biçimli, yeşil renkli etli ve sulu yaprakları vardır. Bu yapraklar ile yine etli ve sulu olan yaprak sapları yenilir.

Bitkinin küçük çiçekleri genellikle sarı, bazen eflatun, pembe ya da kırmızı renkli olur. Erselik özellikler taşıyan çiçeklerinin döllenmesiyle olgunlaşan küçük kapsül durumundaki meyvelerinin içinde çok sayıda siyah renkli minik tohum bulunur. Kültür çeşitlerinin yaprakları daha irice ve yabanilerininki küçük olan semizotunun kıymalı ve pirinçli yemeği yapılır. Ayrıca semizotu yapraklan, çiğ olarak öylece ya da salatalara katılarak yenilir.

BESİN DEĞERLERİ

100 gr. taze semizotunun besin değerleri şunlardır: 32 kalori; 2 gr. protein; 3,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,4 gr. yağ; 1,4 gr. lif: 4 mgr. fosfor; 40 mgr. kalsiyum; 0,2 mgr. demir; 80 mgr. sodyum; 45 mgr. potasyum; 180 IU A vitamini; 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0,03 mgr. B6 vitamini ve 8 mgr. C vitamini.

SAĞLIĞIMIZA YARARLARI

Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra;

* Semizotu, içerdiği yüksek oranlı lifiyle peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelir.

* Yaşlı, hasta ve diyet yapan kişiler için çok uygun bir sebzedir.

* Semizotunun içerdiği omega 3 doymamış yağlar, balıklarınkiyle kıyaslanabilecek düzeydedir: Geleneksel olarak gut hastalığına, baş ağrısı ve bedendeki diğer ağrılara iyi geldiğine inanılmaktadır. Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar, semizotunun sağlığa yararlı bu etkisinin varlığını doğrulamaktadır.

* Semizotunun, kanama hastalıklarında ve peklikte çok faydalı olduğunu kaydeden uzmanlar, kanı temizlediğini, bol idrar söktürdüğünü, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizlediğini, sinir krizleri ve beyin yorgunluğunu geçirdiğini, böbrekteki kum ve taşı döktüğünü bildiriyor.

* Semizotunun, şeker hastalarının susuzluğunu azalttığını, şişmanlara kilo verdirdiğini belirten uzmanlar, semizotu, yeşil salata olarak yenirse faydasının fazla olduğunu ifade ediyor.

Sayılan bütün bu etkileri için semizotu, diyete katılıp bolca yenilmelidir.
Semizotu ve sağlığımıza faydaları


Semizotu her iklimde ve toprakta yetişebilen bir sebzedir. C ve D vitaminleri, demir, bakır, manganez gibi madensel tuzlar yönünden zengindir. Bu değerli özellikleri taşıyan semizotu:

1. Bedeni mikroplara ve soğuk algınlıklarına karşı korur,
2. Bağırsakları yumuşak tutar, pekliği giderir,
3. Sinirleri dinlendirir,
4. Uykuyu düzene sokar.

Cinsel Gücü Zayıflatır:
ünlü Türk hekimi İbni Sina, Latince, İngilizce, Fransızca ve Almanca gibi bir çok yabancı dillere çevrilmiş "Kanun" adlı eserinde semizotunun cinsel gücü zayıflattığını yazar.Ancak bu teorinin günümüzde geçerliliği bulunamamıştır.Bu bir görüştür sadece.

Nasıl Alacaksınız?
1. Tepeleri tohumlu olmayacak,
2. Rengi yeşil, yapraklan canlı olacak,
3. Kökü fazla çamurlu olmayacak.

Nasıl Yiyeceksiniz?
Toprağa yakın bir sebze olduğu için iyice yıkayın. Madensel tuzlar ve vitaminler yönünden çok zengindir. Ancak semizotundaki madensel tuzlar ve vitaminler, bu sebze kaynatıldığında besin değerinin bir kısmını yitirir. Avrupalılar, ülkemizde de Egeliler bu otu salata şeklinde yiyerek ondan en iyi şekilde yararlanıyorlar. Aldığınız semizotunun bir kısmını bekletmeniz gerekiyorsa, köklerini ıslatacak kadar içinde su bulunan bir kaba koyun.